Ataşehir Belediyesi'nin yaptığı park Nazım Hikmet’in adını hak etmeliydi.

Ataşehir Belediyesi'nin yaptığı park Nazım Hikmet’in adını hak etmeliydi.

İstanbul Anadolu Yakasında yayın yapan gazetemiz, vatandaşlardan gelen şikayetleri yayınlayarak, yanlış giden, olumsuzluk oluşturan bir şeylerin düzelmesine vesile olmak gayreti içerisindeyiz.

İŞTE VATANDAŞIN ŞİKAYET EMAİLİ;

           Gün geçtikçe komikleşen, komikleştiği kadar da duyarlılıklarımızı zorlayan düzeyde bir sahneye tanık oluyoruz. Bir pencere ötede yaşanan altı aylık bir sıkıntı gitgide içimde, evimin önünde aslında duyarsızlaştırıldığımız bir mahalle sorunu haline dönüştü. Gözler önünde rezalet kelimesi tanımlandı ve her ev sahibi gibi, her mahalle sakini gibi benim de dikkatimi çekmeye fazlasıyla yetti bu durum. Tam hatırlayamasam da muhtemelen 6-8 ay gibi süre önce, Ataşehir’deki evimin tam önünde başlanan ya da öyle yapılmaya çalışılan önemli olduğuna inandığımız bir park ve bahçe inşasında yaşadığım illet bir stresi dillendirmeye çalışıyorum.

Aylar öce de uyarı mahiyetinde mailler atmış olsam da Ataşehir Belediyesi bu konudaki net tavrını kestirip atarak gerektiği gibi biz mahalle sakinlerinin bu konuyla ilgili fikirlerinin pek de önemli olmadığı bizzat bana mail yolu ile göstermiş oldu. Hem de oldukça uzun bir zaman sonra ve benim bu işe ayırdığım zamanın çeyreğini bile ayırmadan iki satırlık bir cevap maili ile. Sadece evlerimizin arasında, önünde koskoca bir arazide yapılan bu parka karşı gereken mercilere işlevsel, amaca yönelik, göz zevkimize hitap eden, ismiyle bile anlamı örtüşmeyen bu yapıya dönüşürken susarak edemedim.

             Geçen 10 Temmuz tarihinde Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU ile açılışı gerçekleşen Ataşehir Belediyesi Nazım Hikmet Parkı’nın 2 gün öncesinde yaşanan 50 yıl öncenin belediyecilik anlayışı ve zekâsının bir ürünü olan bu tabloyu saatlerce izlerken aklıma gelenlere kısaca söylemek istiyorum. Aylardır çalışılıp da bu kadar memnuniyetsiz bir yazı yazmama sebep olunacak olan bu park inşa sürecinden 2 akşam önce bürokrasinin sahte gücünün komedyasını seyrettim. Sayın Kılıçdaroğlu mahallemize geliyor diye Ataşehir gibi modern bir İstanbul semtinde inanılmaz bir koşuşturma baş göstermişti.

2 gece öncesinden greyderler, kamyonlar, işçiler bitmek bilmeyen bu eksik parkı harıl harıl açılışa, hazırlamaya uğraşıyorlar; zaten parktaki en temel mesele olan yol sorununa bir yenisini daha ekliyorlardı. Ortası ve üç tarafı çevrilmiş olan parkın dört bir tarafını asfaltla çevirmiş oldular. Bu anlatacaklarımla bütünleşince tamamen doğallığı bozduğu anlamına geliyor. Açılışlarda eksiklikler için geri bildirim yapılmadı. Zaten muhalefet etmek için seçilmiş insanlar kendilerini eleştirmeden bu işe başladıkları için, bugün bu durumdayız. Seneler öncenin belediyeciliğinde olduğu gibi açıyoruz kapıyoruz sonra yeniden açıp, kazıp, emekçiyi, maddi gücümüzü fuzuli harcıyor duruyoruz.

Parkı daha yapılalı bir ay bile olmamışken her yerinde; spreylerle ipsizin sapsızın yazıları, akşamüstü içmeye gelen sarhoş gençler, kirlilik, bakımsızlık, bu kelimenin altını bilerek çiziyorum güvenliksiz bir ortama dönüşmüş bu parktaki tüm bu kötü tablo düzeltiliverdi bir anda. Çünkü park bir selamsız bandosu olmaktan çıkartılmalıydı. İdareten güzel gösterilip bu sunma işi atlatılmalı ve gereken övgü alınmalıydı. Çünkü parkı eleştiren sokaktaki yüzlerce insanı dinlemeye gerek yoktu, üst seviyeden birileri beğensin yeterdi. Ertesi güne ulaşmak hiç amaç değildi. Az önce de dedim ya, muhalefet etmemek için zorlama bir fikirden yola çıkılıyordu çünkü. Bu parkın o halini görmüş olsalardı belki daha güzel bir hale dönüşmesi için de bir atılım yapılmaz mıydı o zaman? Sayın Kılıçdaroğlu’nun buraya gelmesi bir fırsat değil midir? Eksiklikleri ört bas etmek yerine sergileseydik ya...

Takvim bir hafta sonrayı gösterdiğinde işte bugün de tüm yolu alt yapı olmadığı için kazmakla meşgul zavallı işçiler, iş makineleri... Bir yıl kadar önce de bir gece trafik için çizgiler çizilmiş, sonra ertesi günden itibaren -neden bilmem ama- tüm yol boylu boyunca kazılmıştı. Hala da sürücü kursu eğitim alanı olarak da kullanılan evimizin hemen önündeki yolda trafik için yol çizgileri yoktur. Tüm yolu kazıp yıktılar çünkü -nedendir bilinmez ama- illa ki ya bir kablo ya bir tesisat yoktu altında sayın protokoller o yoldan otobüslerini, makam araçlarını sürebiliyorlardı da ondan. Düşünmek yetisinden yoksun bir belediye, gösteriş meraklısı bir birim, mimarlıklarından haddim olmayarak ancak estetik beğenime istinaden tek zerre hoşnut olamadığım bir müdürlük, insanların fikirlerine tek kelimeyle duyarsız ve diretkence bir tavırla dikmiş oldunuz işte önümüze koskoca araziyi, öldürerek bu parkı belli bir zümrenin beğenisine sunmuş oldunuz.

Tarih bir iki hafta sonrayı gösterdiğinde yine içki içen gençleri sokağımızda kız kardeşimizi, eşimizi korkarak gezdireceğimizi sağlamış olduğunuz bu parkın dört bir köşesine yazılarını yazacak, küfürler ede ede sabaha kadar içecek, polisi araya araya bir hal olmuş duyarlı çevre sakinleri de belki de sövünüp duracak evinden. Polis de gece boyunca balkonlarımızdan izlediğimiz üçer beşer olaya müdahale edip duracak. Rahatsız olmuyor musunuz siz peki belediye diye övünürken, zenginliğin içinde varoşluk yaşatmaya, mahalleliye bu parkı amacına uygun yapmayarak acaba? Yoksa hiç olumsuz eleştiriler mi almadınız bu sokaklarda insanlardan? Dinlemediğiniz için mi yoksa kabullenemediğiniz için mi ya da kadrolarınızda gözlem kabiliyeti bu denli zayıf mimarlar, peyzaj mühendisleri ya da yetkililer var? Biz insan olarak hak ettiğimiz metrekarelerce alanı gasp edişinizi seyrederken rahatsız olduk, sıkılmadan konu üzerine kafa yorduk ama utanmadık vaziyetten. Öyle bir şey ki bu yazılı ortamda bu kadar şeyi söyleyebiliyorsam devamını sizler düşünün, artık olumluluk adına konuşmak için sınırlı şeyi bulabiliyorum, onları da söyleyecek kadar hak ettiğini düşünmüyorum ilgili kişilerin.

            İstanbul’un en nezih semtinin, Ataşehir’in göbeğine ipsize sapsıza olanak oldu bu park. Tekrarlamaktan usanmışken size de bir sefer daha yarar diye söylemeden edemeyeceğim. Süs havuzlarına giren çocuklar, evcil hayvanını medeniyetsizce gezdirenler, spreylerle boyanan duvarlar, duvarlarla çevrilen göz zevkimizi bozan belki de yakın bütçelerle övünülecek kadar güzel yapılabilecek olan bu parkta neler yapılabilirdi...

Spor amaçlı mıydı bu park nerede koşulacak yer, nerede yürüyüş yolları, nerede parkur, nerede hak ettiğimiz yumuşak zemin, kesik kesik olmayan devamlılığı olan kaldırım yollar? Bıktırıyor artık şu ucuz, basit demirden yaptığınız oyuncak sayılacak aerobik ve jimnastik aletleri. Hiç mi spordan anlayan yok ya şu Belediyede, Park ve Bahçeler Müdürlüğünde? Spor diyorsanız kitleler oturup da içmesin, taşkınlık çıkartmasın, uğraşmayalım diyorsanız o zaman bireysel değil toplu sporlar için olanak sağlayacaksınız. Bir tenis kortu, bir basketbol, voleybol sahası asfalt döktüğünüz o bir sürü alana yapılabilirdi. Çevrede varolan ve yapılmakta olan hali hazırdaki zengin, adı duyulmuş spor kulüpleri, salonlar gözümüze sokulurken evimin önünde imkân varken neden yapılmadı, bir tane basket potası da mı koyamadınız iki çizgi de mi çekemediniz, bir file mi asamadınız metrelerce asfalt dökerken? Bu semtte oturmak mıydı, bu apartmanlarda oturmak mıydı suçlusu çocukların, gençlerin aylarca bekledikten sonra açılan bu parkı mı koydunuz karşılarına insanların? Açılıştan önceki telaşınızı, heyecanınızı, evimin balkonundan seyrederken resmen utandım. Kimse bu kadar önemsenmedi yaşayan gerçek ihtiyaç sahipleri anlamında.

Hadi bizler sağlığı yerinde, düşünebilen, engeli olmayan kişileriz. Peki, engelliler ve hemen yanı başında yer alan spastik çocuklar ve gençler için yıllardır duran okul ve insanlar açısından utanılacak bir park olmamış mı? Tekerlekli sandalyeye oturup gezmeyi deneyen biri sizlere bu yazılanlar kadar usturuplu da olmazdı. Hiç kimseyi düşünmüyorsanız yakılarınızdan birinin böyle bir engeli olduğunda, parklar gibi dinlenmek, gezmek için en çok ihtiyaç duyan bu kesime hitap edemediğini fark edip nasıl yüzüne bakabilirdiniz merak ediyorum.

Açılışa davet edilmeyi hak mı edemediler yoksa eserinizle rezil olmamak için mi önemsemediniz onları. Düşünsenize yaşlılar, engelliler merdivenleri, engebeleri çıkıp da gelemiyor, gençlerde coşkuyla açılışı kutluyor parkta; gerçek bir komedya. İşte keşke açılış günü tekerlekli sandalyeyle evden yola çıkıp da bir türlü gelemeseydim parka. Her şey gözler önünde olurdu. Günün güzel bir saatinde bakıyorum şöylece bir parka kimsenin çok memnun olduğunu hissetmiyorum. Zaten etraftan duyduklarım, gördüklerim her biri tuz biberdir bu meseleye. Tüm bunlar olsaydı böylesine kötü de gözükmezdi belki de. Devam etmemek mümkün değil. Gezmek derken gezmek için mi yapıldı park o zaman gezemeyenlere bir sorun nasıldı park diye, dikkat edin gezebilen çok olmayacaktır zaten. Çocuklar için miydi yoksa park, zaten oyun alanını sınırlı ve çocuk gibi düşünemeyecek kadar sorunlu yaptığınızı hepimiz biliyoruz. Çocuklar bir şey yapamayacaklarını anladıkları zaman havuza falan giriyorlar herhalde. Onu da çocuklara sorun, onların da size söyleyeceği çok şeyler olurdu.

Aileler kaç kamelyada, kaç ağacın dibinde oturabiliyor. Çimleri kuruttunuz kurutacaksınız. Oturmaya yer yok, yürüsem evin önündeki düz yol daha iyi. Bir de Ataşehir tarafıyla, Küçükbakkalköy tarafı arasındaki eşitsizliği sağladığınız, daha da gözümüze soktuğunuz için teşekkür ederiz. Bir sorun bakalım iki kesimde de oturanlara bir canlılık farkı var mı diye. Kesin cevap alırsınız korkmayın yeter ki sormadan, ilgilenmeden, umarsızca geçirdiğiniz zamanı hesaplayın gün içinde, gerisi gelir. Amfi tiyatroda daha oturan görmedim neden acaba hadi bunu da siz düşünün. Geleceği mi gördü çizenler acaba bu alanı. Onun için mi sürekliliği olmayan bir botanik örtüyü tercih ettiniz. Tercihinizi neden daha uzun ömürlü, huzur veren bir görüntüden, ağaçtan, fidandan, fideden -ya da her neyse- kullanmadınız.

 Lütfen bakın parka. Renksizliği, kararsızlığı, lüzumsuz asimetriyi, beklentileri karşılamayışına bakın, lütfen sokağınız için mütevazı olmayın ve oldurmayın, susup da, olsun ne yapalım eskisinden iyi oldu demeyin. Çünkü buraya emek verildi, para ve zaman harcandı, herkes umutlandı yeri geldi. Ama ne oldu hata üstüne hata yapıldı, yetmedi diretildi. Etraftaki lüks sitelerin güzel, muntazam görüntüsüne ego karşısında yenik düşüldü. Ben daha iyi yaparım ben belediyeyim dendi. Gidip de yakın apartmanlara, yılların sitelerine bahçıvanından, yönetimlerine -üstelik söz sahibi olduklarını da düşünüyorum- sorulmadı ne yapsak ne etsek diye. Siz de bir şeyler söylerseniz eminiz ki daha güzel bir çevre oluşturabiliriz diye.

Gösteriş için süs için park yapılmaz amaca, hizmete, beğenilere, beklentilere, eksiklere, ihtiyaçlara, fark yaratmaya ve bazen de sadece sanatçılar gibi düşünebildiğinizi gösterebilmek, sanat gibi unutulmaz, ölümsüz ve sürekli kalabilmek için yapılır. Bu ülkede sayısız sanat erbabından belki de farkıyla sıyrılmış bir yazarın adı da o zaman verilir böyle bir alana da. O ad bu parkı hak etmemeliydi. Bu parkı yapanlar, bu ülkeyi seven, sokağın, insanların sesini dinleyerek, çehresini görmekten sakınmayarak bekleyen, kucaklayan bir belediyenin ya da yönetimin yaptığı park Nazım Hikmet’in adını hak etmeliydi.


 

Güncelleme Tarihi: 25 Temmuz 2011, 04:44
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner17