Hapşırana 'yerhamükellah;Allah rahmet etsin' denilmeli

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Kamil Yılmaz'dan...

Hapşırana 'yerhamükellah;Allah rahmet etsin' denilmeli

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Kamil Yılmaz'dan hapşırana “Çok yaşa” yerine “Allah rahmet etsin” denilmesini önerdi

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Kamil Yılmaz , Diyanet Aylık Dergisi'nde “Kardeşlik: Üzüntü ve Sevinci Paylaşmaktır” başlıklı bir makale yazdı.

Akşam gazetesinin haberine göre, Kamil Yılmaz yazısında aksıran bir kişiye “Allah rahmet etsin” denilmesini istedi.

Yılmaz, şu ifadeleri kullandı:

“Aksırmak bazen sıhhatli olmanın alameti, bazen de hastalığın habercisi. Allah'ın verdiği bütün nimetler gibi sıhhat alameti olan aksırma için de şükredilmesi gerekir. Aksırma sırasında insana canı adeta iade edilir. İnsanın aksıran bir mümine 'Allah sana rahmet etsin' demesi aslında bir ilgi ifadesidir. Yalnızlaşan günümüz insanı aslında bugün, bu ilgiye eskisinden daha çok ihtiyaç duymaktadır.”

İLMİHAL'E GÖRE;

Hapşıran bir Müslümanın "elhamdülillah" demesi, orada bulunanların da hapşıran kişiye, "yerhamükellah / Allah sana rahmet etsin." diyerek mukabelede bulunması, hapşıran kişinin de tekrar, "yehdînâ ve yehdîkümullah / Allah (c.c.) bize ve size hidayet etsin." demesi, Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimizin sünnet-i seniyyesidir.

Eğer, olduğu yerde kalmış olsa, bir takım kalıcı dertlere sebep olacak olan, dimağda toplanmış bulunan buharın hapşırarak çıkmasıyla, hapşıran kişiye bir nimet ve fayda temin edilmiş olur. Vücutta, yeryüzünde meydana gelen zelzele gibi bir sarsıntıdan sonra organların eski hâli gibi sağlıklı kalmış olması üzerine hapşıran kişinin, Allah'a hamd etmesi yani,
"elhamdülillah" demesi, meşru kılınmıştır.(1) Aksırmanın insan sağlığına bu faydalarından dolayıdır ki, Hatibin, İbn-i Ömer (r.a.) rivayetinde Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz:

"Aksıran yahut geğiren kişi 'elhamdülillahi alâ külli halin minelhâl' derse, ondan en hafifi cüzzam olan yetmiş hastalık def edilir." buyurmuşlardır.

Başka bir rivayette ise Hz. Ali (r.a.)'in, el-Edebü'l-Müfred'de kaydedilen bir rivayeti ise şöyledir:

"Kim hapşırdığı zaman 'elhamdülillahi Rabbi'l-âlemine alâ külli hâlin ma kâne' derse ebediyen ne kulak ne dil (ne de karın) ağrısı çeker."(2)

Ayrıca insan hapşırınca birkaç saniyelik zaman dilimi içerisinde kalbin atışı durur ve kalp bu esnada dinlenir. Bundan sonra kalp tekrar çalışmaya başlar. İşte bu insanın ölüp de tekrar hayata dönmesi gibidir. Zira hapşırma esnasında duran kalp tekrar çalışmayabilir. Cenâb-ı Hakk'ın insana tekrar kalbin çalışması nimetini vermesi karşısında, "elhamdülillah" denir, Cenâb-ı Hakk'a şükredilir.

Tıp mütehassıslarına göre, aksırmakla saniyenin onda biri kadar bir zamanda gözlerimiz ve hava geçitlerimiz kapanarak, saatte 300-350 km hızla 85.000.000 bakteriyi bomba gibi havaya fırlatırız.


Araştırmalar aksırmanın nasıl meydana geldiğini anlayabilmek için çok hızlı fotoğraf çeken makinelerde özel bir teknik kullanmış ve ancak saniyenin 1/100.000'inde kareyi dondurarak istedikleri resimleri elde edebilmişlerdir. Resimde görülen zerreciklerin çevresindeki sıvı tabaka buhar olup uçar ve zerreler havada uçuşurlar. Bilim adamları, biri aksırdıktan yarım saat sonra havada hâlâ 4.000 zerreciğin uçuştuğunu ortaya çıkarmışlardır. Bu zerrecikler zararsız su tanecikleri veya cansız maddeler değildir. Aksıran bir kimsenin karşısına bakterilerin çoğalmasına yardımcı olacak besin ortamı bulunan bir tabaka yerleştirilerek tabakanın üzerindeki bakteriler sayıldığında, tek bir damlanın 19.000 bakteri kolonisi meydana getirdiği müşahede edilmiştir. Tek bir aksırık 85.000.000 bakteriyi çevreye saçabilmektir.


Hapşıran kişinin mikropları etrafa saçmaması ve grip gibi hastalıkları yaymaması için, eliyle ya da bir mendil ya da elbisesiyle ağzını kapaması sünnettir. Zira Ebu Hureyre (r.a.)'in bu husustaki bir rivayeti şöyledir:

"Rasûlullah (s.a.v.) hapşırdığında elini veya elbisesini ağzına koyar, sesini gizler veya hapşırmayı içinden yapardı." demişlerdir.

Fizyologlara göre mutlaka yapılması gereken bir hareket olan aksırma, insanın şuurlu bir yardımı olmaksızın, şaşırtıcı bir mekanizma ile gerçekleştirilmektedir. Çünkü aksırma ihtiyacı hissettiğimiz zaman aksırırsınız, önüne geçemezsiniz. Vücudunuza bu mekanizma konulmamış olsaydı, bize rahatsızlık veren pek çok zararlı maddelerden ve tozlardan kurtulmamız mümkün olmayacaktı. İşte bu sebeplerden dolayıdır ki milyonlarca mikrop ve zararlı maddelerden kurtulduğumuz için, aksırdıktan sonra Rabbimiz'e şükrediyor, "elhamdülillah" diyoruz.

Hapşıran kişiye
"çok yaşa" denilmesi caiz olsa da, sünnete uygun olan ifadelerin kullanılması en doğru söyleyiştir.

Kaynaklar:

1. Zâdü'l-Mead, II/983.

2. Kütüb-ü Sitte, IX/426.

Güncelleme Tarihi: 16 Nisan 2012, 18:23
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner17