Üçüncü dünya savaşı! Tetikçiler!

BİZ hayatı yaşadığımız köylerden, kasabalardan, şehirlerden, metropollerden ibaret sayarız!

Üçüncü dünya savaşı! Tetikçiler!
Ergün Diler son kaleme aldığı yazısında çok çarpıcı iddialarda bulundu.


İşte o yazı;



Yaşamımız o sınırlar içinde olduğu için başımıza ne gelirse nedenini kendi çevremizde ararız! Ancak ne kadar çaba harcasak da asla ve kat'a nedenini bulamayız! Çünkü sorunun kaynağı içerisi değildir! Yani doğrudan bizi hedef alan DÜŞMAN içimizde yaşamaz! En fazla içerideki İŞBİRLİKÇİYİ kullanıp üzerimize çullanır! Bu kısa ve öz bir denklemdir!


Hedefteki her ülkeye böyle saldırı düzenlenir! Sadece kullanılan enstrümanlar değişir! Bizde de öyle değil mi?


Bazen PKK, bazen ASALA, bazen DHKP-C, bazen İBDA-C, bazen Hizbullah...


Varılmak istenen sonuca göre kullanılan APARAT değişir!


Mesela İngiliz gizli servisinin Türkiye'de YALILARDA yaşayan MAVİ KANLILARA kurdurduğu SOL'un tek amacı, AMERİKAN karşıtlığıydı! Amerika'ya karşı olmak için çok sebep olsa da PARAYI yöneten İngilizler'in perde gerisinde kalması ve yönettikleri PARA İMPARATORLUKLARININ hiç hedef alınmaması garipti!
Oysa SOL'un SERMAYE ile hesabının olması gerekiyordu!


Ama konu Türkiye olunca bütün İDEOLOJİLER büyük gerçeği saklamak üzere kullanılırdı! Kraliçe'nin, Türkiye'yi yönettiğini ıskalayıp başka başka düşmanlara kurşun sıkmamız sağlanırdı!


Kraliçe'nin, Amerika'daki DEV FİNANS şirketlerinden destek aldığı ve onları yönettiği ortadaydı! Buna rağmen bizim KOMÜNİSTLERİMİZ Moskova'ya değil de Londra'ya kaçardı!


Tıpkı Ergenekon'da aranan Turhan Çömez gibi!


Çok dikkat etmediğimiz vakit Londra'yı görme ihtimalimiz hiç yok! Önde en az ikiüç defans oyuncusu kullanırlar!


Görünmeden gelirler! AKILLIDIRLAR! İz bırakmazlar! Yönettikleri şirketler üzerinden çullanıp sonucu alırlar. Ayağa kalkıp, belimizi doğrulttuğumuzda "Bizi bu hale kim getirdi?" sorusunu sorar, ancak cevabını bulamayız! Profesyonel FİNANS suikastçısıdırlar! Amaç hedefteki ülkeyi ve lideri düşürmektir!
Bunu da çeşitli yollardan yaparlar!


Nasıl mı?


Anlatalım...


Erdoğan seçildikten bir yıl sonra BAŞBAKANLIK koltuğuna oturmayı başardı!
Ancak Türkiye 2007 yılına kadar Avrupa Birliği politikalarını izleyen bir ekip tarafından yönetildi! Ankara, Avrupa'nın dümen suyundan çıkmıyor, Londra da tepeden bizleri izliyordu! Ergenekon'la birlikte Erdoğan bu politikadan çok uzaklaştı! Avrupa'nın Türkiye'yi büyütmeyeceğini gördü! AK Parti içinde karşıtları olsa da bildiği yoldan yürüdü! Hem partisinde hem devlette karşı ekip vardı!
Bir BLOK halinde hareket ediyorlardı! Erdoğan durmadı!


BARONLARIN bir ülkeyi ve lideri ele geçirmek için kullandıkları IMF'yi kapı dışarı attı! Bir ülkeye IMF geldi mi orada MİLLİLİKTEN ve BAĞIMSIZLIKTAN söz edilemezdi! Bizim SOL'cular bu işe pek bakmazlardı nedense, ama gerçek buydu!
IMF önce projeleri anlatarak lideri ikna eder, ardından "Paramız yok ama!" sorununu, bulduğu FİNANSLA çözerdi!


Ülkenin lideri PARAYI bulmakla mutluluk yaşarken, YAHUDİ BARONLARIN bankalarından çıkan kredi, BOĞAZ'daki iki-üç ailenin kasasına akardı! Çünkü istenen projelerin onlar tarafından yapılması emredilirdi! Devlet borçlanır, yerli BARONLAR komisyonu alır, asıl para ise geldiği yere FAİZİYLE birlikte dönerdi!
Devalüasyon da beraberinde gelir ve iş yapmanın maliyeti düşer, PARAYI veren kazandıkça kazanırdı! Türkiye gibi ülkeler de yıllarca halkının dişinden keserek bu borcu ödemeye koyulurdu! Faizleri bile ödenemezdi oysa! O zaman istenilen yerlere askeri üsler kurmak, istenilen isimleri sandıkta birinci çıkarmak, seçilen sermayenin önünü açmak çok daha kolay olurdu! Türkiye'deki sistem buydu!


İşte Erdoğan önce bunu kırdı!


Biz teröristin sadece PKK'lı olduğunu, gece dağlarda ortaya çıktığını zannederken, asıl teröristler binlerce dolarlık GUCCİ ya da PRADA marka takım elbiseleriyle BARONLARIN içerideki temsilcileriyle OTELLERDE buluşup PASTAYI paylaşırdı! Hükümetlere sadece imza atmak kalırdı! IMF ya da Dünya Bankası bu iş için vardı! Dünya Bankası'nın sermayesinin yüzde 50'sini 11 ülke oluşturuyordu!


Tesadüf bu ya! Hepsi de YAHUDİ BARONLARIN CİRİT attığı ülkelerdi!


Gezi eyleminden önce de TAKSİM'de buluşup yemek yedikleri ortadaydı!


Zaten 1000 kişi sokağa döküldüğü vakit ülkeyi yangın yeri gibi göstermek BARONLARIN sahibi olduğu medyanın en büyük özelliğiydi! Ülkenin bankalarına girmek, yatırımlarına karar vermek, büyümeyi önlemek, Türkler'in tehlike olarak tarih sahnesine tekrar çıkmasını engellemek için gelirlerdi!


Söz dinlemeyenleri alaşağı ederlerdi! Cumhuriyet tarihi boyunca bunlara en çok karşı çıkan ve dik duran Erdoğan oldu! "Ülkemi peşkeş çektirmem!" dediği için hedef oldu! Erdoğan'ın savunduğu çizgi, DEVLETİN İngilizler'den geri alınmasına kadar gidecekti! Köşk'e çıktığı an Türkiye artık onların ülkesi olmayacaktı! Ama uzun yılların verdiği alışkanlık vardı. Bir Türk'e bunu yedirme niyetinde değillerdi! Deneyenleri ortadan kaldırmışlardı! Erdoğan dirençliydi ve kararlıydı!


Ekonomik tetikçileri kabul etmedi, kovdu! İkinci sahnede gelen ÇAKALLARI sopaladı! Dinlemelere, takiplere pabuç bırakmadı! Tehditlere kulak asmadı!


"Kefenimizi giyip bu yola çıktık!" dedi!


Çünkü çıkılan YOL her türlü riskle doluydu! Gitti, ilerledi! Korkmadan üzerlerine yürüdü!


17 Aralık'a böyle gelindi!


PARA ile çökertmek için suistimali ortaya attılar! Kirli iş yapanlar vardı ve her zaman olabilirdi! Özellikle bu topraklar için hiç de yeni değildi! Operasyonu kurgulayanlar sonuçta Erdoğan'ı götürmek istiyordu! Amaç O'ydu! Bütün periyotlar denenmiş ama Erdoğan ve Türkiye ayakta kalmıştı! Yıkılmamış, üstelik her saldırıdan daha güçlü çıkmıştı!


Şimdi "geri çekilir gibi yapıp" yine gelecekler! Sahip oldukları medyaya bakınca bunun izlerini görüyorsunuz! Emri veren DIŞARISI olduğu için içeridekilerin bunu görecek AKLI yok! Onlar denileni yapacaklar!


Son TIR örneğinde olduğu gibi, Türkiye içeride sandığımızdan fazla kuşatılmış durumda! MİT'in yönettiği TIR hemen ilgili noktalara İHBAR edildi! Amaç Ankara'yı TERÖRİST göstermekti! Türkiye'yi teröre para ve silah yardımı yapan bir ülke haline getirmekti! Onların medyası bu TEZİ güçlendirecek yayınlar yaparken CHP lideri de "Sizin elinizde Müslüman kanı var!" diyordu! Aynı ŞEY başka başka koordinatlarda aynı şekilde dile getiriliyordu! Yani pişiriliyordu! Ankara, daha doğrusu Erdoğan, hem PARA hem de TERÖR çemberiyle kuşatılmak isteniyordu!


Para ile çökertemedikleri ülkelere en son YABANCI ASKERİ MÜDAHALE ve YAPTIRIMLARLA girerlerdi!


Paniklerine bakınca ellerinde bir bu kaldığı ortada! PARA kanalını sonuna kadar zorlayacaklar!


Ankara'yı dışlamak ve yaptırımlara uğratmak için de gelecekler! Erdoğan'ı devlette ve dışarıda YALNIZLAŞTIRMAK için ellerinden ne geliyorsa yapacaklar!


Çünkü CFR yani COUNCIL ON FOREIGN RELATIONS böyle karar verdi!


Rockefellerr'ın yönettiği, Colaa'dan Citi Grouup'a, Exxonn'dan Bank of America'ya, JP Morgann'dan Shell'e kadar birçok büyük şirket ve bankanın yer aldığı GÜCÜN amacı bu!


Ve bunları çökertmenin tek yolu onların ürünlerini kullanmamaktır! Ama otomobile biniyorsanız, hem aracı hem de yakıtı bunların şirketlerinden almak durumundasınız!


İşte Türkiye hem kendi enerjisini hem de BABAYİĞİDİ bu nedenle aramaktadır!


Erdoğan bunu aradığı için hedeftedir!


Manşetler mi? Ayrıntı! Fotoğraf bu!


Ya MİLLİ ya da yabancıların yazdığı marşlarla coşan ama sömürülen bir Türkiye olacağız... Eğer biz kazanırsak bu güçler BÖLGEDE tamamen kaybedecek!


Bu nedenle görünmeyen ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI yaşanıyor!


Neden hep biz ve etrafımız karışık sanıyorsunuz! Türkiye son sözü söyleyen olduğu an GİZLİ YAHUDİ İMPARATORLUĞU sınırlarına çekilmek, bir süre sonra da yok olmak durumunda!


Kraliçe operasyonu tamamlamadan yerini CHARLES'a bu yüzden bırakamıyor! Anlayacağınız hem TETİKÇİLERE hem de KRALİÇELERE karşı savaşıyoruz!
Hala hayatın yaşadığımız köyden, kasabadan ya da şehirden ibaret olduğunu düşünüyor musunuz?


17 Aralık mı? Bir de böyle bakın!



kaynak; takvim.com.tr

Güncelleme Tarihi: 06 Ocak 2014, 09:21

Aytekin Yaşar

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner17