Numan Kurtulmuş'a göre Erdoğan hedefte ve sert olmalı!

MİT olayında Başbakan'ın çok sert gittiğini ancak...

Numan Kurtulmuş'a göre Erdoğan hedefte ve sert olmalı!

MİT olayında Başbakan'ın çok sert gittiğini ancak haklı olduğunu söyleyen HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş'a göre bu işin arkasındaki görüşme İran'a dayanıyor!

HAS Parti lideri Numan Kurtulmuş, son günlerin sıcak gündemini değerlendirdi. MİT-Yargı çekişmesinden, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılmasına, demokratikleşme adımlarından, dindarlığa kadar tespitleri şöyle:

- FİDAN'IN ÇAĞRILMASI: Son olay da açık ki, MİT Müsteşarı, Sayın Başbakan'ın emri, bilgisi ve tasarrufu dahilinde bir görevlendirmeyle birtakım görüşmelerin içinde olmuş. Dolayısıyla MİT Müsteşarı'na bir soruşturma açılmış olması, siyasi iradenin doğrudan yargı tarafından kontrol edilmesi demektir. Bu aslında, Başbakan'ın iradesine karşı bir adım. Bunu çok şık bulmuyoruz.

- BAŞBAKAN SERT AMA: Başbakan sert gidiyor ama bu davranışında haklı. Aksi halde kendisi gider bunu biliyor. Çünkü doğrudan hedef kendisi. İran'ın nükleer takas programı aslında bir başlangıçtı. Hakan Fidan'ın orada Başbakan'ın talimatıyla önemli bir misyonu oldu. İçeriden ve dışarıdan kimi çevreler o günden itibaren saldırıya başladılar.

- KİŞİYE ÖZEL DÜZENLEME: Sokaktaki polisten Cumhurbaşkanımıza kadar herkes halkın memurudur. Bunun yasayla düzeltilmeye çalıştırılması da bir başka gariplik. Kişiye özel düzenleme doğru değil. Esas olan kurumların demokratikleştirilmesi.

- BU BİR KADRO ÇEKİŞMESİ: Cemaat-hükümet olarak sadece bu boyutta değil, çok kapsamlı, çok farklı grupların içinde olduğu bir çekişme görülüyor. Yani bir kadro çekişmesi var. Bu işin uluslararası boyutunun olduğu da anlaşılıyor. Burada Türkiye'yi Suriye meselesinde köşeye sıkıştırmakla ilgili birtakım iradelerle, Uludere'nin sonuçlarıyla ilgili birtakım güç savaşları da olabilir.

- ADAM DEĞİŞTİRMEK: Savcının el çektirilmesine gelince, HSYK, Anayasa Mahkemesi ya da YÖK'te 'Ahmetleri alalım yerine bizim Mehmetleri koyalım anlayışıyla sistem demokratikleşir' zannetmek büyük hata. Bu sistem değil kadro değişikliğidir.

- GÜÇ BENDE PSİKOLOJİSİ:

Sistemi değiştirme konusunda iktidar partisinin bahanesi yok. Temel eleştirimiz burada. Milletin diliyle konuşarak iktidara geliyor ama bir süre sonra devletin diliyle konuşmaya başlıyorlar. 12 Eylül'ün baskıcı ve güce dayalı devlet yapısında, iktidar gücünü ele geçirenler 'bu güç hazır şimdi bizim elimizde, biz kendi elimizde bu gücü daha iyi kullanırız' diyor.

- İKİ KIRILMA NOKTASI: Devletin diliyle konuşması noktasında AK Parti; Aktütün katliamı ve Uludere'de iki kırılma noktası yaşadı. İlk kez Aktütün'de istihbarat, lojistik zafiyeti vardı. Ve ilk kez sağcısı solcusu, Türk'ü Kürt'ü, dindarı, laiki herkes, 'bunda bir iş var, üstüne gidin' dedi. İktidar üstüne gitmek şöyle dursun maalesef aynen Genelkurmay Başkanı'nın söylediği gibi 'herkes tarafını seçsin' dedi. O günden itibaren AK Parti'nin ibresi devletin tarafına doğru kaymaya başladı. Uludere ise, AK Parti'nin çok daha vahim bir şekilde devlet diliyle konuştuğu sürecin başlangıcı oldu. İktidar, Uludere meselesinde de üstünü örtmeye çalışarak yine devlet diliyle konuşmayı tercih etti.

e-muhtıra'ya da suç duyurusu

- 16 Ocak 2012 tarihinde parti olarak 28 Şubat'la hesaplaşılması için suç duyurusunda bulunduk. Önümüzdeki günlerde de 27 Nisan'la ilgili suç duyurusunda bulunacağız.

Görüntüyü değiştirmek sistemi değiştirmiyor


- SÜREKLİ BAHANE ÜRETİLDİ: Rahmetli Menderes ve Özal'la kıyasladığınız zaman AK Parti iktidarı, hiçbir iktidara nasip olmayacak büyük bir güce sahip. Uluslararası konjonktür de ciddi şekilde AK Parti hükümetlerinin lehine işledi. Ama ne yazık ki, sürekli bahaneler üretilerek bugüne gelindi. Ümit ederim ki, Uludere gözlerini açmış olsun. Bunun üstüne gidip, gerçek suçlu bulunsun ve kamuoyuna ilan edilsin. İktidar bunları yapamadığı için dönüp anayasa yapabilecek performansı da ortaya koyamıyor. Öyle görünüyor ki, bu anayasa yapma işlevi savsaklanacak. Dağ fare doğuracak. Dostlar alışverişte görsün kabilinden belki 3-5 madde değiştirilecek ve anayasa değişikliği gündeme getirilecek.

- İHTİLAL TEHDİDİ: Olumlu adımların atılmadığını söylemek doğru olmaz. Örneğin, YAŞ ve MGK'daki oturma düzeniyle güzel bir görüntü sağlandı. Ancak görüntüyü değiştirmek sistemi değiştirmiyor. Çok açık söylüyorum, YAŞ ve MGK mevcut anayasadaki haliyle korunduğu sürece MGK, Bakanlar Kurulu'ndan daha üstte bir statüye sahip olur ve ihtilal tehdidi devam eder...

- ÜÇ TEMEL SORUN: Bugünün fotoğrafına baktığımızda ilk 3 temel sorun görünüyor. Birincisi; sadece sivilleşme değil, demokratikleşme. İkincisi; iç barışın sağlanması. Kürt, Alevi meselesi, dindarların hakları. Üçüncüsü ise; adil gelir dağılımı ve adaletin sağlandığını yeni bir ekonomik modele geçme mecburiyeti.

- BAŞÖRTÜSÜ HALA SORUN: Dindarların uygulamada hala sorunu var. Biz, Türkiye'de başörtüsü yasağının yasal olarak olmadığını savunuyoruz. Ama 28 Şubat sürecinde de daha sonraki süreçlerde de çok ciddi ve koyu bir yasak olarak uygulandı. Şimdi değişmiş olan yasal mevzuat değil, uygulamada göz yumulmasıdır.

BAŞBUĞ İLE FİDAN FARKLI

İLKER Başbuğ'un tutuklanmasıyla Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılması farklı. Başbuğ, vazifesinin gereği olmayan, görev dışında suçlar isnat edilerek mahkemeye çağrılıyor. Diğer tarafta ise siyasi iradenin emriyle yapılmış olan bir görüşme var. Ve zaten kurumun kendi yapması gereken işler kapsamında olan bir şey.

Akşam

Güncelleme Tarihi: 17 Şubat 2012, 19:13
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner17