" />

Başörtüsü Fobinizle İnsanlığınızı Kaybettiniz

 

Başörtüsü Fobinizle İnsanlığınızı Kaybettiniz

 

“Bacımın örtüsü batmakta zalimin gözüne; Acırım tükrüğe billahi tükürsem yüzüne”

                                                                                                Mehmet Akif Ersoy

Sendikalar insanlarımızın hak ve hukuklarını korumayı, onların yaşam standartlarını yükseltmeyi ve refah düzeyini yükselmeyi amaçlayan sivil toplum kuruluşlarıdır. Kısaca sendikacılığın tanımı ise “ İyilikleri arttırmanın ve kötülükleri engellemenin izdüşümüdür.”

Sendikal hareketin temel felsefe ise Şeyh Edebali’nin söylediği gibi “İnsanı Yaşat ki Devlet Yaşasın” dır.  Ama ne yazık ki ülkemizde bazı temel argümanların arkasına sığınarak insanlarının yaşam hürriyetlerini, inanç hürriyetlerini kısıtlayıcı her türlü faaliyete payandalık yapmayı kendilerine kutsal vazife edinmiş ve meşruluğunu, insanlık değerlerini yitirmiş yapıların mevcudiyetini 21. Yüzyılda hala görmek demokrasinin istikbali açısından bizleri karamsarlığa sürüklemektedir.

Referandum sürecinin sona ermesiyle ülkemizin gündemi başörtüsüne kilitlendi.  Her kafadan doğru – yanlış bir şeyler çıkmaktadır. Bazıları ise laf olsun, torba dolsun edebiyatına takılmış kalmışlardır.

İnsanlarımızın yaşam hürriyetleri yanında en temel haklarından birisi de eğitim hakkıdır. Eğitim hakkı ise anayasamızın 42. Maddesinde “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz” şeklinde kesin hükme bağlanmıştır. Ne var ki anayasamızın bu maddesi ülkemizde sadece yazıda kalmış, uygulamada ise uygulayıcılar tarafından kendilerine göre yorumlanarak genç kızlarımızın eğitiminin engellenmesi sağlanmıştır.

Aylarca bu ülkede birileri başörtüsü sorununu çözeceğini meydanlarda söylediler. İş başörtüsü sorunun çözümüne gelince ise sadece yan çizmekten öteye gidemediler. En acısı ise bu siyasi şovmenlerin uzantısı olan sözde bir eğitim sendikasının yaptığı basın açıklamasının ardından konuyu apar topar yargıya taşıması oldu. Sözde eğitim sendikası diyoruz. Çünkü özü yobaz ve gerici olan bu anlayış sadece ve sadece sergilenen bir orta oyunun kuklası olmaktan öte bir davranış ve hareket sergileyemedi. Açıklamalarının birçoğu insanların inanç hürriyetini kısıtlayıcı yönde olması ise bunun en güzel örneğidir.

Yüksek Öğretim Kurumunun ÖSYM nin yaptığı sınavlarda kızlarımızın başörtüsü ile sınavlara girebilmesini sağlamasından rahatsızlık duyarak hemen Danıştay kapılarına koşmaları ve öğretmen evindeki seccade ve tesbihlerden duydukları rahatsızlığı basın açıklamaları ile süslemeleri bu zihniyetin insanlık dışı zorbalığına birkaç örnekten birisidir.

Bu arkadaşların yasakçı yaklaşımlarının temelini ise içinde bulunduğu “Darwin Sendromu” ile açıklamak mantık dışı olmayacaktır. Bu sendromda olan insanlar geldiklerine inandıkları canlı gibi yaşadıklarından insani duygularını kaybetmektedirler ve sadece kendi yaşam alanlarının önemli olduğunu düşünerek bu yapılarını pervasızca korumaktadırlar. Bu zihniyetin uzantıları yıllarca kızlarımıza zulmü reva görerek ikna odalarını kutsal mekânları sayarak, kırılası elleri ile başörtülü kızlarımızın başörtülerini adeta yolarak başlarından çıkarmayı salyalı iştahları ile kutladılar.

Bu gün itibari ile bu zihniyetin varlığı ülkemizin geleceği açısından kaosun asıl başlangıç noktasını oluşturmaktadır. Kaostan bahsederek, kaostan nemalanmayı sendikacılıkla bağdaştıran bu anlayışta sadece ve sadece kerameti kendilerinde sanarak, cumhuriyetin kuruluş felsefesini hiçe saydıklarının farkında bile değillerdir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde yazılı olan “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir.” sözünü anlama yeteneği ve kabiliyetine içinde bulundukları Darwin sendromunun etkisi ile sahip olamamışlardır.

Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi sendikacılık “ İyilikleri arttırmanın ve kötülükleri engellemenin izdüşümüdür.” Ne yazık ki 61 ihtilalin tetikçilerinden, ezanı Türkçe okutmaya kalkan, camileri samanlığa çeviren, halkın sözlerine itibar etmediği zamanlarda postal cilacılığına sığınan, başörtüsünü diline dolayıp ülkenin geleceğini bir metrelik beze endeksleyip, kendi zevkleri için dolanıp rezil rüsva oldukları çarşaf üstü zevklerinin kepazeliğini göremeyecek kadar kör olanların uzantılarından sendikacılık beklemek elbette akıl karı değildir.

Sözde sendikacı olduğunu zanneden bu zihniyete bir an önce Danıştay’daki davalarını geri çekerek, kızlarımızın eğitim hakkının önüne çekmeye çalıştıkları setten vazgeçmelerini söylemek şahsım için bir görevdir. Tesbih ve seccadeye takılıp, başörtüsünü dillerine dolanmakla eğitim sendikacılığı yapılmayacağını öğrendiğiniz gün sizin için artık geç olacaktır. Sendika olarak insanlarımızın sizden bekledikleri sadece ve sadece demokrasi ye sahip çıkmanızdır.

İnsanlarımızın hürriyetlerini kısıtlamaya, eğitim hakkına engel olmaya ne sizin nede sizin gibilerin cürmü yetmez.

Unutmayın ki bu ülkede milli ve manevi değerlerine sahip demokrasi sevdalılarının sayısı sizin gibi elit bir avuç bindirilmiş kıtalardan kat kat daha fazladır.

Sözlerimize İstiklal Marşımızın yazarı milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy ile noktayı koymak size ve sizin gibilere en güzel cevap olacaktır.

 “Medeniyet dediğin açmaksa bedeni; Desene hayvan senden daha medeni”

                                                                       Melih Durmaz

                                                           Sendikacı / Eğitim Yöneticisi

 

Güncelleme Tarihi: 22 Ekim 2010, 06:42
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner17