Hz. Peygamber sevgisi

İnsanlar fıtrat itibariyle belli şeylere sevgi ve muhabbet beslerler. Kimi insan dünyayı daha çok sever, kimi ahireti. Kimine göre ev, araba vb. nimetler çok önem arz eder, kimine göre ise Allah ve Rasûlü'nün sevgisi her şeyin üstündedir. Zira Allah ve Rasülünü sevmek her müslüman için imanın gereğidir. Peygamber sevgisi bizi Allah sevgisine götürür. Onun için peygamber sevgisi ayrıca önem arzeder.
-
Hz. Rasülullah bu hususu şu ifadeleriyle dile getiriyor: "Sizden biriniz beni annesinden-babasından, çoluk çocugundan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe kamil (tam) iman etmiş olmaz."(Buhari, iman 2/8)
-
O'nu seven Ashab-Kiram, malını ve canını ortaya koymuştur. "Canımız, anamız-babamız sana feda olsun ya Rasulallah" diyerek. Hz. Ebû Bekir sevdi peygamberini malının tamamını O'nun yoluna vererek. Hz. Ali sevdi peygamberini hicret gecesi yatağına girerek. Ay sevdi peygamberini ikiye bölünerek, örümcek sevdi peygamberini mağaranın önünü örerek.
-
O'nu seven, ona gönülden aşık olanlar: "Gül yüzünü rüyamızda görelim ya Rasulallah" diyerek, "Hak nasip eylesin görsem yüzünü, Ya Muhammed canım arzular seni" diye muhabbetlerini dillendirerek sevgilerini izhar ediyordu Yunus Emre, Hoca Ahmet Yesevi gibi. O Ahmet Yesevi ki, 63 yaşına gelince Ömrünün sonuna kadar toprak altında kendi için yapılan yerde yaşıyor, benim peygamberim 63'ten sonra toprak üstünde yaşamadı diyor ve o da O'nun gibi toprak altına giriyor, onunla aynîleşiyor. Peygamberini, delicesine böyle seven gönül
dostlarını da Allah seviyor ve sevdiriyor inanan kullarına. O'nun vefatından sonra Hz. Bilal-i Habeşi Şam'a hicret ediyor. Zira Medine sokaklarında nereye baksa onu görüyor, daha doğrusu hep onu hissediyor ve kokusunu alıyordu. Bu hasret ise onu içten içe kavuruyordu.
-
Şairlerin Sultanı olarak kabul edilen şair Nabi bir gün tren yolculuğu ile Medineyi Münevvereye varır, uzaktan yeşil kubbeyi görünce, o esnada yol yorgunluğundan bacaklarını uzatmış vaziyette olan kişeye "Sakın terki edepten kuy-i mahbubu hudadır bu/Nazargâhı ilahi makâmı Mustafa'dır bu" diyerek ona olan sevgisini dillendiriyordu.
-
Osmanlı padişahlarından Yavuz Sultan Selim Han, cennet mekan, Mısırı fethedip kutsal emanetleri İstanbul'a getirince Topkapı sarayında kutsal emanetlerin bulunduğu odada, " yedi gün, yirmi dört saat kur'an okuna, kırk hafız belirlene, kırkıncısıda Yavuz Sultan Selim ola..." der ve oda peygamberlerine olan sevgisini böyle ispat etmeye çalışır. Ecdadımız Hz. Rasulullah'a sevgisinden dolayi genelde çocuklarına Ahmet, Mehmet diye sesleniyordu, kızlarına ise Ayşe, Emine, Fatıma diye. Askere gönderdiği erine "Mehmetçik" diyordu ecdadımız, asker ocağinada "peygamber ocağı."
-
O'nu sevmek islamı sevmektir, dini, din kardeşini sevmektir. O'nu sevmek namazı sevmek, ticaretinde dürüst olmaktır. O'nu sevmek merhametli, affedici, hoşgörülü, güzel ahlaklı olmaktır. O'nu sevmek Müslümanın derdi ile dertlenmektir. O'nu sevmek kısaca O'na layık bir ümmet olmaktır.
-
Hz. Ebu Bekir, Yunus Emre, şair Nabi ve Hoca Ahmed Yesevi gibi daha niceleri, işte bu sevgiyle tarihe mal olmuşlardır. Ebu Cehil, Ebu Lehep gibi O'na düşman olanlar ise nesilleri kurumuş ve hep lanet ile anılmışlardır.
-
O'nu sevmek, O'nun Sünnetine tabi olmaktır. Kim O'nun Sünnetine ittiba ederse O'nu sevmiş olur. Herkimde O'nu severse bi-iznillahi Teala cennette O'nunla beraber olur vesselam.

YORUM EKLE

banner17