Maskeli Balo

Maskeli balolar 15. yüzyılda karnaval mevsiminin bir özelliği idi. Evliliklerini ve diğer ortaçağ mahkeme hayatının diğer hanedan olaylarını kutlayan alegorik Kraliyet Girişleri, putperestleri ve muzaffer alaylılarını içeriyordu. İlk uygulama, "Bal des Ardents" ("Erkekler Balosu") adı verilen ve Fransa'da Charles VI tarafından yapılan bir balkabağı balosu ("Vahşi Erkekler Balosu") olarak tasarlandı ve bir kostümlü balo (moriskolar) oldu. Paris'teki Kraliçe Kraliçesi VI. Charles'ın 28 Ocak 1393'te beklediği bir kadının evliliğinin kutlanmasında da bir maskeli balo gerçekleşti. Bu tarz kostümlü danslar, Burgundiya Düklüğü’nün özel bir lüksüydü. (1)

***

Müslüman memleketlerinde pek görülmeyen adetlerdendir maskeli balolar. Belki şu an ‘’Z’’ kuşağı insanları bu tür etkinliklerde bir araya geliyordur; fakat kostümlü partilerin daha yaygın olduğunu söyleyebiliriz.

***

İçinde yaşayan canlılara sürekli bir metamorfoz yaşatan, kendi ekseni etrafında dönen, adeta Allah’ın bir alametifarikası olan bir yuvarlağın üzerinde yaşıyoruz. Depremler, seller diğer tüm doğal afetler bize doğduktan sonra yaşayacağımız güzelliklerin yanında birer acı reçete olarak veriliyor sanki. Biz bütün bu acıların listesine alışmışken, hiç alışık olmadığımız bir madde daha eklendi bu reçeteye ve modern çağın insanını yeni bir terbiye edici unsur çıktı sahneye: ‘’Salgın’’.

***

Salgınların tarihi kronolojisine ilk giren vakanın, MÖ 429-426 tarihlerindeki Atina vebası olduğu ve hastalığın da tifüs olduğu tahmin ediliyor. (2) Kronolojiye son giren salgın ise ismini artık 7’den 70’e herkesin ezbere bildiği meşhur ‘’Covid-19.’’

***

Çin’in Wuhan şehrinde 1 Aralık 2019 tarihinde görülen ve çeşitli hastalarda belirli bir neden olmaksızın gelişen, tedavi ile aşılara cevap vermeyen bir zatürre görülmesi üzerine SARS –CoV-2 adlandırılan yeni bir korona virüs teşhis edildi. (3)

***

Bu tarihlerde ajanslara bu haberler düştüğünde açıkçası çok ciddiye almadık, “aman bize ne, Çin neresi, burası neresi?!” dedik. Hatta günler geçtikçe bize bir tiyatro gibi gelmeye başladı. Olanları,uzaylıların dünyayı istila ettiği veya zombilerin uyanarak insanlığa saldırdığı bir filmi izler gibi izledik. Maskeli ve tulumlu adamlar uzaylı, hasta olanlar ise sanki birer zombi gibi geldiler bize. Hatta aksiyon da vardı, insanlar çıkamasın diye kapılara kaynak yapılıyor, zombiler yerlerde sürükleniyor zorla tedavi ettiriliyorlardı.

***

Ama çok yakında anlayacaktık bunların uzaylı ya da zombi filmi olmadığını!

İran, kapı komşumuz, Çin’den sonra en çok vakanın görüldüğü ülkeler içinde ilk listeye giren ülke oldu.19 Şubat tarihinde Kum kentinde görülen vakalar ile İran’da da sayılar her geçen gün arttı. Tabii bu bizi, ülke olarak derhal gerekli tedbirleri almaya sevk etti ve biz de sınırları kapattık. Daha sonrasında başta İtalya, Fransa, Almanya, İspanya, İngiltere olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde çok hızlı bir şekilde yayılmalar görüldü ve aynı oranda ölümler. Bu ülkelerin akabinde bizde de ilk vaka görüldü ve ardından bunu birçok vaka izledi. Çok şükür ölüm oranı olarak ne bir İtalya olduk ne bir Fransa ve ne bir İspanya. Derken sahneyi Büyük Amerika devleti aldı ama büyüklüğünün silah teknolojisinden ibaret olduğunu gördük, tamamen bir fiyasko ile devam ediyor pandemiyi yönetmeleri.

***

İnsan yaşamının temel ihtiyaçlarından başlıcaları hava, su, ekmek ise muhakkak bu listeye özgürlük de girer. Özgürlük, hava alma, su içme, yemek yeme kadar elzem bir ihtiyaçtır insanoğlu için. İnsan özgür olduğu müddetçe bence var oluşunun gereklerini yerine getirebilir. Şayet bir yaratıcıya inanıyor ise onun, ‘’onu’’ yaratması karşısındaki mükellefiyetlerini de ancak özgür olması ile yerine getirebilir.

***

Yaşadığımız salgın muteber bir biçimde özgürlüğümüzü de elimizden aldı. Sosyal hayat tüm dünyada neredeyse sıfıra indirgendi. Böyle de olmak zorunda idi, çünkü temas yolu ile insandan insana bulaşan bir hastalıkla karşı karşıyayız. Şimdilerde maske ile dolaşıyoruz, en sevdiklerimize en az 1,50 metre mesafeden bakabiliyoruz. Hatta belki de birçoğunu göremiyoruz. Başımıza her gelen musibetin bir de arka penceresine bakmak lazım aslında. Şu an farkında mısınız çocuklar ölmüyor. Yani şöyle açalım tabii ki çocuk ölümleri var ama Covid-19 sebebi ile ölüm oranı çok küçük sayılarda. Bunun yanında, en önemlisi savaş dolayısıyla çocuklar ölmüyor.! Mesela Esad diktatörünün muhaliflerin olduğu bir kente varil bombasını attığını duymuyoruz ya da Afrika’nın bir yerinde iç savaştan çocukların katledildiğini duymuyoruz. Her gün bizleri maskeli balodaymış edası ile sokaklarda maske ile dolaştıran coronavirüs çocukların savaştan ölmesine engel oldu.

***

Belirsizlik ise sanki uzaydaki bir kara delik. Dünya sahnesinde var olduğumuzdan bu tarafa belki de bu şekilde bir belirsizlik görmedik. Çok mu iddialı oldu? O zaman şöyle düzelteyim; Bu çağın insanları olarak böyle bir belirsizlik görmedik diyeyim. Bizler belirsizlik kavramını çabuk kabullenemeyiz. Kabullenmeyişimizin de başlıca nedeni içinde bulunduğumuz zamanın teknolojisi ve bilimin çok ilerlemiş olmasıdır. Mesela 1918 yılın da İspanyol gribini yaşayan bir insan olsa idim, belirsizlik kavramı beni çok yormayabilirdi. Hatta hiç yormazdı. Çünkü bilim ve teknolojinin olmadığı, olsa bile çok ilkel olduğu bir dönemden ne bekleyebilirdim ki? Belirsizlik kavramını benliğime sokacak bir durum yok ortada, 500 milyondan fazla enfekte olmuş kişiden biri olmamak için veya 100 milyondan fazla kayıptan biri olmamak için ya Allah’a ya Tanrı’ya ya da o zaman neye inanıyor isem ona dua etmekten başka çarem olmazdı açıkçası.

***

Her günün, her saatin, her dakikanın ve her saniyenin çok önemli olduğu bir çağda zamanın durmuş olması ne tuhaf değil mi? Her gün bir önceki günün aynısı gibi. Meğer salaş bir kahvehanede oturup, ince belliden bir bardak çay içmek ne kadar değerli imiş veya bir sahil kenarında bankta oturup denizi izleyip ve öylece efkârlanmak…

***

Kontrolü bizde olmayan bu salgın bizlere her gün sanki bir maskeli balodaymış hayatını yaşatıyor. Ne kadar bunaltıcı o maskeyi takmak. Bu salgından çıkarılacak çok dersler var hani liderler diyor ya: “Dünya eskisi gibi olmayacak!” Umarım öyle olur. Umarım bundan sonra ne savaş olur, ne de çocuklar savaştan veya açlıktan ölür. Bunların hepsini mümkün kılmak insanoğlunun elinde, yoksa “yaratıcı’’ için musibet vermek onun sıfatlarında mahfuzdur.

*** 

Kaynakça : (1) – maskeli balo - vikipedia

Kaynakça : (2) -  salgınlar tarihi kronolji – vikipedia

Kaynakça : (3) – covid – 19 - vikipedia

YORUM EKLE

banner17