ORUÇ İBADETİNİN HİKMET VE FAYDALARI

 

Allah’ın emir ve yasakları elbetteki kulların iyiligi içindir. İslâm bilginleri, bütün

hükümlerin insanların yararlarını gerçeklestirme amacına yönelik oldugu konusunda

görüs birligi...

ORUÇ İBADETİNİN HİKMET VE FAYDALARI

 

Allah’ın emir ve yasakları elbetteki kulların iyiligi içindir. İslâm bilginleri, bütün

hükümlerin insanların yararlarını gerçeklestirme amacına yönelik oldugu konusunda

görüs birligi içindedirler. Allah’ın yapılmasını istedigi seylerde kullar için çok büyük

faydalar, yasakladıgı seylerde ise büyük zararlar bulundugu kaçınılmaz bir gerçektir.

İslâmi ögretinin kendilerine yükledigi misyon geregi İslâm âlimleri çesitli ibadetlerin

yarar ve hikmetleri konusunda öteden beri kafa yormus, bunların kisisel pratik

yararlarından çok, insan nefsinin arındırılması ve yükseltilmesi yolunda fonksiyonel

hale getirilmesine çalısmıslardır. Bu baglamda kulların yapmakla yükümlü tutuldugu

ibadetlerin sagladıgı bazı faydalar ya da hikmetler tespit edilebildigi gibi, bu faydaların

veya gerçeklestirilmek istenen amaçların tamamının tespit edilemedigi de bir

hakikattir.

Oruç ibadetinin temel hedefi insanları takvaya eristirmektir. Bu bizzat Kur’ân-ı

Kerîm’de “Ey iman edenler! Allah’a karsı gelmekten sakınmanız ve takvaya erismeniz

için oruç, sizden öncekilere farz kılındıgı gibi, size de farz kılındı (…)” (Bakara: 2/183–

184) seklinde ifade edilmektedir.

İnsanı manevi bir egitim sürecine tasıyan oruç, kulun, kısa sürede kalbi ve

ruhu üzerinde birikmis günah tortusundan sıyrılmasını saglar. Böylece oruç, insanı

“kad eflaha men zekkâhâ” ayetinin sırrına erdirir. Bu, nefsini kötülüklerden

arındıranın, kurtulusa erdiginin bir ifadesidir. Nasıl ki sadaka ve zekât, inananları

günahlardan temizler, onları arındırıp, yüceltirse (Tevbe: 9/103) bedenin zekâtı olan

oruç da (İbn Mâce, Sıyâm, 44) insanı nefsinin hâkimiyeti altında ezilmekten kurtarır.

Oruç tutan kisi, nefsinin zincirlerini kırarak Allah’ın ipine sarılmıs olur. Nefis

insanı bencillestirip yalnızlıga iterken, insan Allah’ın ipine sarılmakla sosyal bir varlık

oldugunu iyiden iyiye hisseder. Oruç ayı olan ramazan boyunca toplu hâlde yapılan

ibadetler birlik duygusunu ruhlara isler. Zengin, fakirle aynı safta namaz kılar, aynı

sofrada yemek yer, zekât, fitre ve fidyeler gelir dagılımındaki dengesizlige adeta can

suyu olur.

Oruç, nefsin isteklerine iradi olarak uzak durma olması yönüyle bir irade

egitimine, açlık ve susuzluğun verdigi sıkıntıya dayanma yönüyle de sabır egitimine

dönüsmektedir. Kisinin yasam sürecinde basarılı bir periyoda sahip olabilmesi

süphesiz irade egitiminden geçmektedir. İradesi zayıf insanlar hayatta basarılı

olamadıgı gibi, uhrevî açıdan da sonları iyi degildir. Çünkü ibadetler hemen hemen

bütünüyle iradesi güçlü insanların ifa edebilecegi bir konum ve nitelik arz

etmektedirler. Bu noktada oruç, nefsin isteklerinin kontrol altına alınmasında, ruhun

arındırılıp yüceltilmesinde etkili olmaktadır. Nitekim orucun degisik biçimlerde de olsa

hemen bütün din ve kültürlerde riyazet ve mücahede yolu olarak benimsenmis olması

bu gerçegi ifade etmesi yönüyle dikkat çekicidir.

Oruç ibadetiyle kanaat, tekrar kapımızdan evlerimize girer. Açlık çeken insan

yoksulun, muhtacın durumunu anlar ve kanaat etmenin önemini daha iyi kavrar. Artık

israf edemez olur. Allah Resulü’nün “Kanaat bitmeyen bir hazinedir (Beyhakî, Zühd,

2/88)” sözü müminin kulaklarında yankılanır. Nimetin eskisinden daha çok kadrini

bilen insan, Allah’a olan şükrünü artırır. Hırsın mahrumiyete, kanaatin rahmete vesile

oldugunu anlar. Allah Resulü’nün “iktisat eden geçim sıkıntısı çekmez” (İbn Ebî

Seybe, el-Musannef, 5/331) müjdesi hayatında tezahür etmeye baslar.

Oruç ibadeti, insana iftar ve sahur ile, kılınan teravih namazlarıyla, diger

ibadetlerle hayatı disipline etme imkanı tanır.

Oruç ayı olan ramazan ayı kulun Rabbine iltica ederek, günahlarının

bagıslanması için hayat yoluna yerlestirilmis fırsat ve hazinelerle doludur. Kisi, Kur’an

üzerinde daha fazla düsünme imkânı yakalar. Ramazanın getirdigi bereketle,

günahların kalp ve beyin üzerinde örttügü perdeyi kaldırmasıyla insan, bazı ayetleri

daha derinden hisseder ve anlar.

Oruç bedenin zekâtı olarak, vücutta birikmiş zararlı unsurların defi için

metabolizmaya büyük bir imkân sağlar. İnsanın, vücudunu diger canlılardan daha

farklı olarak madde ve mananın sırlı ve ahenkli bir birlesimi olarak görmeye basladıgı

bu ayda, vücutlar yenilenir, dimaglar parlar… Allah Resulü’nün “Sûmû tesıhhû” “oruç

tutunuz ki sıhhat bulasınız” sözünü teyit edercesine bedenlerimiz saglık bulur.

(Taberani, Mu’cemu’l-Evsat, VIII, 174; Münzirî, et-Tergîb, 2/206)

Ramazan orucu ümitsiz insanların bagıslanma ümitlerini yeserttikleri bir zaman

dilimidir. Oruç, ansızın gelecek sıkıntılara karsı insanlara dayanıklı olmayı ögreten bir

ögretmendir. Çocuklarımıza keyifle dinlerini ögrenme ve yasama fırsatı veren bir aydır

ramazan…

Allah Resulü, inanıp karsılığını Allah’tan bekleyerek ramazanı degerlendirenlerin

geçmis günahlarının bağıslanacağını söylemiştir. (Nesâî, İman, 21) Aynı sekilde Allah

Resulü, Sahabisi Ka’b b. Ucre’ye hitaben: “Ey Ka’b! Namaz kisinin Müslüman olusuna

delildir. Oruç ise sağlam bir kalkandır. Sadaka vermek, suyun, atesi söndürdügü gibi

günahları silip süpürür. Ey Ka’b! Haramla beslenerek teşekkül eden et ve kemiklere

ancak ateşte olmak yaraşır. (Tirmizî, Cum'a, 79)” diye söylemistir.

Orucun hikmetleri ile hükümlerini anlamak arasında sıkı bir bağ vardır. Orucun

fıkhına taalluk eden kuralların bilinmesi orucumuzu Allah Resulü’nün bize hikmet

olarak bıraktığı sünnetine uygun oruçlar tutmamıza imkân tanıyacaktır.

Güncelleme Tarihi: 11 Ağustos 2010, 11:49
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner17