ÇÖZÜM SÜRECİ VE PROVAKATİF EYLEMLER

Barış zeminini oluşturan en önemli Saiklerden biri PKK’nın silahlı çatışmada kaybetmesidir. Son üç yıla baktığımızda PKK girdiği bütün çatışmalarda ağır darbeler aldı. PKK bundan sonra gireceği çatışmaları da kaybedeceğini anlamış oldu.


Ama bu barış sürecini tamamen buna bağlayamayız. Ortadoğu coğrafyasının gebe olduğu yapı bu süreci güçlendirmiştir. Bu coğrafya yeniden bir yapılanmanın sancılarını çekiyor. Türkiye bölgenin en önemli ülkesidir. Dolayısıyla Türkiye bölgede etkisi de olan bir ülke. Ama Türkiye, aynı zamanda bölgeden etkilenen bir durumda.


Türkiye’nin bölgede ve dünyada daha aktif rol alabilmesi için iç meselelerini çözmek zorundadır. Başbakan Erdoğan bunun farkındadır ve çözüm yolunda ciddi siyasi risk almaktan çekinmemiştir.


İçeriden ve dış mihraklardan bu sürecin akamete uğraması için çabalar olacaktır, Reyhanlı’daki yapılan saldırıda hem çözüm süreci hem de Başbakana ABD ziyareti öncesi verilen bir mesajdır Çünkü bu ziyarette Suriye meselesinin masaya yatırılacağını Esad başta olmak üzere İran ve Rusya’da biliyor, Suriye meselesi ve çözüm süreci boyunca bu tür provoke olaylar gene tekrarlanabilir, Emniyet ve istihbarat birimlerinin bir an önce, ülkedeki ve ekseri Hatay veHatay gibi birçok etnik kökeni bir arada bulunduran illerde gerek İran ajanlarını gerek Esad’ın ajanlarını bularak deşifre etmesi gerekiyor. Ziraburadaki gerçekleşen eylemlerde bu iki ülkenin ajanlarının işin içinde olduğu açıktır. Bu tarz eylemlerin önüne geçmek istiyorsak bu iki noktaya mutlaka ağırlık verilmelidir. Hükümetin ve vatandaşın soğukkanlılığını bu tür kışkırtıcı eylemlerde yitirmemesi en makbul olanıdır.


ÇÖZÜM SÜRECİNDE MHP VE CHP


Ana muhalefet ve muhalefet partileri çözüme dair hiçbir görüş ortaya koyamamaktadır. Yaptıkları tek şey hükümeti tenkitten ibaret kalmıştır. MHP hükümeti bölücülükle suçlarken CHP kafası karışık, ne yapacağını bilmez durumdadır.


Türkiye enerjisini içerde tüketmekten dünyadaki gelişmelere yeterince vakit ayıramamakta ve bu gelişmelere yabancı kalmaktadır. Dışa dönük milliyetçilik anlayışı yerine içe dönük milliyetçilik anlayışı toplumu kırılgan hale sokmuştur.


Türkiye’nin son on yılda elde ettiği kazanımlar inkâra meydan vermeyecek kadar net. Bu gelişmeleri yok sayan zihniyetin varlığı da bu ülkede net. Bu zihniyetin sığındığı anlayış; ‘bizim görevimiz iktidarı eleştirmektir’ safsatasından ibaret. İktidarın icraatlarını takdir eden kesime de “yandaş” demeyi hiç ihmal etmezler.


Anlayış bu olunca temel sorunları çözme arayışlarına birçok engel çıkartılıyor. Ülkenin temel sorunlarına yönelik hiçbir fikir ortaya koyamayan muhalefet koruma altına alınırken, iktidara veryansın eden bu zihniyetin biraz da geçmişine bakmak lazım Sadece 28 Şubat süreci iyi irdelenirse bu zihniyetin ne olduğu ortaya çıkar.


2013 yılının son yedi ayıdaçok hareketli geçeceğe benziyor, İç ve dış meseleler bir hayli yoğun. 2014 ve 2015 seçim yılları.
Türkiye, bu süreçleri Allah’ın izni ile başarıyla aşacaktır. Daha güçlü, daha müreffeh, daha saygın bir ülke olacaktır.    
 
YORUM EKLE

banner17