"Minik karga!" Sana diyorum, Ey Müslüman sen dinle

Hz Peygamber Mekke'de puta tapanları her zaman gönül alıcı bir dille kelime-i tevhide çağırdı, yıllarca yılmadan ve usanmadan. Kapısını taşladılar hakaretler ettiler. Hatta bir gün Kabe'nin hemen yanında secde vaziyetinde iken, insanlıktan nasibini almamış yedi putperest O'nun üzerine kocaman bir deve işkembesini koydular. Ama O sabretti, ahlakından asla taviz vermedi, onların seviyesine inmedi. Çünkü O "İslam güzel ahlaktır." "Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim." buyurdu.

*
İnsanları Hakk'a çağırmak adına bir gün Taife gitti. Orada da taşlandı. Yanında bulunan evlatlığı Zeyd Bin Harise ile şehir dışına çıktılar ve bir hurma ağacının altına oturdular. Cebrail Aleyhisselam: "Ya Muhammed! Dile bizden ne dilersen" deyince, rahmet peygamberi ellerini açarak: "Allah'ım onlar cahiller, onları affeyle..."diye Allah'a duada bulundu. Taif'te o vakitte bir kişi dahi iman etmemişken, bugün ise Taif halkının tamamı müslüman. Müşriklerin baskısından dolayı Hz. Peygamber ve Sahabe-i Kiram Mekke'yi terk etmek zorunda kaldılar. Evlerini bağ ve bahçelerini hatta, her şeylerini Allah adına bırakıp Medine'ye göç ettiler. Onlar yine sabrettiler. Aradan tam 10 yıl geçti, Mekke'nin fethi ile o mübarek topraklarda yaşayan yüzlerce, binlerce putperest İslam ile şeref buldu. Bugün Mekke'nin de tamamı müslüman.
*
Hak ve batıl mücadelesi o gün olduğu gibi bugün de tam bir hışım ile devam etmektedir. Dün sabır ve merhamet vesilesiyle nasıl Hak kazanmışsa, bugün de Hakk'ın kazanması, ancak bu şekilde olabilecektir. Zira Cenabı Allah Hz. peygambere ve dolayısıyla bizlere bu hususta şöyle mesaj vermektedir: "Sen onlara sırf Allah'ın lütfettiği merhamet sayesinde yumuşak davrandın, eğer kaba, katı kalpli olsaydın hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi. Onları affet, onların bağışlanmasını dile... (Âli İmran, 159) "Allah'tan başkasına tapanlara kötü söz söylemeyin, sonra onlar da bilmeden taşkınlık yaparak Allah hakkında kötü sözler söylerler...(Enam, 108) 
*
Bu metot, Rabbanî bir metottur. Bu metotta sabır vardır, merhamet vardır, düşman bile olsa kişinin islahı için dua vardır...
*
Asıl olan, müslümanın İslam'ı önce kendinin yaşaması ve güzel ahlakı ile örnek olması, insanların hidayeti içinde dua etmesidir. Dinin sahibi de Allah'tır, Kabe'nin sahibi de O'dur. Hani, Ebrehe bir gün fil ordusu ile Kabe'yi yıkmak için Mekke'ye geldiğinde, develeri gasp edilen Abdülmuttalip Ebreheye: "Develerimi ver" demişti de Ebrehe ona: "Kutsalımız olan Kabe'yi yıkma diye yalvarmak yerine, develerinin derdine düştün be adam" deyince, Hz Peygamber'in dedesi Abdülmuttalib'in ona verdiği cevap çok ibretlik ve tarihi bir ders mahiyetinde: "Ben develerin sahibiyim, Kabe'nin sahibi Allah'tır demişti. Ve Allah ebabil kuşları ile Ebrehe ordusunu helak etmişti.
*
Bugün de aynı öyle değil mi? Bizler sadece canımızdan, malımızdan ve ailemizden sorumluyuz. "Ey iman edenler kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun..." (Tahrim, 6) Evet bizler sadece kendimizden sorumluyuz, Kabe'nin sahibi olan Allah dinini koruyacaktır. "Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar, halbuki kafirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır...(Saf, 8)
*
Bazı insanlarda millî ve manevî değerlerin zafiyete uğraması ile ahlaki çöküntü olur. Hatta bu gibi bazı kimseler cahil ve küstahça  manevi değerlere dil uzatmaya cürret eder ve içlerindekini kusarak, alçaldıkça alçalırlar. Tâki; kimi özgürlük adına, kimi de sözde sanat adına Kur'an'a dil uzatır, peygamberlere olmayacak sözler söyler, sahabe ile alakalı iftiralarda bulunur. kimi inançlı kimselerde bu mütecaviz ve haddini bilmez kimseleri şeytan taşlar gibi taşlamakla meşgul olur.
*
Toplumda eğitim, millî ve manevî değerler üzerine bina edilmedikçe böyle sapkın kimselerin sayısı her geçen gün artacaktır. Ve neticede, nice müslümanım diyen insanların birçoğu şeytan taşlamaktan ibadete vakit bulamayacaktır. Ve neticede toplum fesat olacaktır... 
*
Bu hususta toplumun huzuru adına, devletten beklenen tek şey; kutsallara sövüp sinen bu gibi kimseler için caydırıcı cezaî müeyyideler çıkarmasıdır. Aksi halde toplum kutuplaşır ve huzur bozulur.
*
Unutmamalıdır ki; ailenin huzuru elimizde, toplumun huzuru ise sadece devletin elindedir... vesselam.
                                    
YORUM EKLE

banner17