Fatma Genç Ünay, Brüksel'de Türkiye'yi temsil etti.

Fatma Genç Ünay, AB Bölgeler Komitesi (Ankara CoR) toplantısı için Belçika'nın başkenti Brüksel'de Türkiye'yi temsil etti.

Fatma Genç Ünay, Brüksel'de Türkiye'yi temsil etti.
banner46

Avrupa Konseyi,YBYK, Türkiye Ulusal Delegasyon üyesi Fatma Genç Ünay, AB Bölgeler Komitesi (European Union, Committee of Regions - CoR) toplantısı için Belçika'nın başkenti Brüksel'de

 

 

İzleme Komitesi Çalışma Grubu (Council of Europe, Monitoring Committee)'na davet edilen Avrupa Konseyi,YBYK, Türkiye Ulusal Delegasyon üyesi Fatma Genç Ünay, AB Bölgeler Komitesi (Ankara CoR) toplantısı için Belçika'nın başkenti Brüksel'de Türkiye'yi temsil etti.

 

Kartal ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis üyesi Ünay, Brüksel'de AB Bölgeler Komitesi tarafından düzenlenen "Mülteci Sorunu ve Yerel Yönetimlerin Rolü" konusunun tartışıldığı resmi çalışma grubu toplantısında Türkiye'nin açık kapı politikaları ve Suriyeli göçmenler konusunda bir konuşma yaptı. Esasında bir mülteci ve göçmen krizinin olmadığını, bunun gerçekte bir insanlık krizi olduğunu belirtti ve sözlerine şöyle devam etti. "Maalesef bu dış savaş göçü ile uluslararası politik sistemeler en zayıf halkalarını ortaya koydular. Türkiye ise Suriyelilere karşı oldukça insancıl bir karşılama göstererek kadirşinaslığını bir kez daha tüm dünyaya gösterdi. Öyle ki Suriyeliler için göçmen ya da mülteci kelimelerini dahi kullanmaktan kaçındı ve onlara "misafirlerimiz" dedi.  Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis gibi komşu şehirler ve ilçeler dışında neredeyse Türkiye'deki bütün şehirler Suriyeli kardeşlerimize kapılarını açtılar. Yaklaşık üç milyona yakın kayıtlı -ve kayıtsız Suriyelilerin de ciddi bir orana sahip olabileceği düşünülüyor- Suriyeli misafir ile Türkiye, bölgedeki ve Avrupa'daki ülkeler içinde dünyanın en büyük Suriye nüfusuna ev sahipliği yaptı. Fakat bu insanlık krizinin yönetimi büyük ölçüde uluslararası kuruluşların, devletlerin ve yerel yönetimlerin ortak çalışmalarına bağlıdır. Çünkü 2015'teki rakamlar gösteriyor ki sadece Suriyeliler için kurulmuş kampların giderleri 5 milyon dolara ulaştı ve fakat uluslararası toplum ise bunun sadece % 3'ünü karşıladı. Oysa Suriye'deki savaş göçü sadece bizim sorunumuz değil, bu göç global bir sorundur ve uluslararası camia konuya aynı hassasiyet ile yaklaşmalıdır." diyerek  yerel yönetimler, toplumdaki diğer paydaşların rolü ve Türkiye'nin açık kapı politikalarının savaş mağduru insanlar için kritik bir anlam taşıdığını vurgulamak üzere sözlerine şöyle devam etti:

 

"Şehirler; göçmenlere ev sahipliği yapmada, kültürel çeşitliliği korumada ve sosyal entegrasyonda ilk ve doğrudan temas noktası olarak önemli bir yere sahiptir. Bu insanlık krizini aşma noktasında da kritik bir role sahip olmasına karşın merkezi hükümetlerin, yerel ve bölgesel otoritelerin sorumlulukları göz ardı edilmemelidir. Her ne kadar ülkemizdeki belediyelerin üniversitelerle, sivil toplum kuruluşlarıyla ve toplumdaki tüm paydaşlarla iyi ilişkiler kurmasına karşın bu kriz sürecinin yönetilmesi bakımından uluslararası toplumun duyarlılığı ve işbirliği oldukça önemlidir. Ayrıca Türkiye'nin açık kapı politikası evrensel olarak taktirle karşılanmasına karşın, Türkiye yerel yönetimlerdeki idari konular ve hukuki belirsizlikler nedeniyle eleştiriye maruz kalmaktadır. Bütün bunlara rağmen Türk hükümeti, bu sorunun üstesinden gelmek amacıyla yerel yönetimler, üniversiteler, uluslararası kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşları ile çalışma çağrısını her fırsatta yinelemektedir.  Fakat mezkur insanlık sorunu, uluslararası kuruluşlar ve devletlerin işbirliği ile global düzeyde yönetilmelidir. Görüldüğü gibi mevcut kriz, muazzam insan akışına temas eden Cenevre Konvansiyonu ve AB Direktiflerinin eksikliklerine işaret etmektedir. Bu insanlık krizi, uluslararası düzeyde birlik ve dayanışma sergileyebilmek bakımından uluslararası toplumlar için bir fırsattır. Sonuç olarak muazzam istatistiki göç oranları sadece rakamlardır. Hakikat şudur: 'Hepimiz insanız. İstatistiklerin, devlet politikalarının ötesinde hepimiz insanız, değil mi?' ve bütün insanların hayatı aynı değerde önemlidir ve gerçek insanlık dokunuşlarını hak etmektedir. Elbette merkezi hükümetler ve yerel yönetimler olarak sınırlı kaynaklara sahibiz ve hatta genel anlamda dünya sınırlı kaynaklara sahip. Fakat kritik mesele bu kaynakların adaletli paylaşımı ve özellikle kriz zamanlarında doğru yönetimidir. Şunu da belirtmeliyim ki "paylaşmak" önemli bir kaynak yönetim metodudur. Biz sahip olduklarımızın, paylaştıkça arttığına ve bereketlendiğine inanırız. Sonuç olarak şunu söyleyebilirim, Suriyeli misafirleri kabul etme konusu, sınırlı kaynakların, sınırlı altyapı ve üst yapı ve finansal ihtiyaçların ötesindedir. Biz bombalar altındaki savaş mağduru Suriyeli kadınlara ve çocuklara karşılıksız ve hesapsız kalbimizi açtık ve bunu ihtiyacı olan tüm insanlık için de yapmaya devam edeceğiz." diyerek konuşmasını sonlandırdı.



 
Güncelleme Tarihi: 06 Haziran 2016, 13:32

Aytekin Yaşar

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner17