Erbakan’ı Sevmek!.. Tavizi Sevmemek!..

Sevmemiz gereken bellide sevdiklerimiz kimler, neler acaba? Sevip de peşi sıra gittiklerimiz kimleri sevindiriyor acaba? O sevdiğimiz ile ahiret de beraber olmayı istiyor muyuz? Kişi sevdikleriyle ve lideriyle beraber hesaba çekilecek biliyorsunuz...

Erbakan’ı Sevmek!.. Tavizi Sevmemek!..
banner46

Sevmemiz gereken bellide sevdiklerimiz kimler, neler acaba? Sevip de peşi sıra gittiklerimiz kimleri sevindiriyor acaba? O sevdiğimiz ile ahiret de beraber olmayı istiyor muyuz? Kişi sevdikleriyle ve lideriyle beraber hesaba çekilecek biliyorsunuz değil mi?

Erbakan’ı seviyorduk diyenler kadar, Erbakan’ı seviyorduk diyenlere nispet, “Erbakan’ı seviyorlarmış!..” diyerek yazılar kaleme alanları da ibretle izledik.

Sevmek, muhabbet ister. Muhabbet ise sadakat ve bağlılık. Evlilik müessesesi gibi mesela. Sadakatin göstergesi de izinde olmak, beraber yürümektir. Dillere pelesenk yapılan, “Beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkılarını dillendirmek değildir izinde olmak, izince yürümek…

Madem ki Erbakan’ı sevdin, muhabbetin oluştu ve gerçektende maddi ve manevi yönlerden tam donanımlı ender bir lider olduğuna kanaat getirdin peki sen!.. neden başka kulvarlarda koştun!.. Neden, dosdoğru yolda, emrolunduğun gibi dosdoğru olmak için çabalamadın.

Neden, makam, mal ve çeşitli nefsi çıkarların peşinde koşanların yolunda yürüyüp de azap yağmurlarında ıslanmayı tercih ettin.

Rahmet yağmurlarında Erbakan Hoca ile ıslanmayı ve kutlu yolda beraber yürümeyi hangi sebeple ret ettin.

Bugünün zalim batı emperyalistlerinin dedesi olan Nemrut’a karşı Hakkı haykırmaktan geri durmayan Hz. İbrahim (a.s) ve yanındaki inanmış bir avuç insanın mücadelesine benzer bir davanın eri olmaktan neden erindin. Peki neden, Hz. İbrahim’i yakması için oluşturulan o büyük ateşi söndürmek için ağzına aldığı küçücük bir su damlası ile yola düşen karınca misali Hakkın yanında değil de; ateşin Hz. İbrahim’i daha iyi yakması için ateşe üfüren, ateşi harlandıran kertenkele misali zalim’in ve batıl’ın safında yer aldın.

Erbakan sizin lider ve kılavuz olarak seçtiğiniz kargalar gibi değildi. Bugün İslam coğrafyasının birçok yerinde ve daha dün yanı başımızdaki Irak’ta 1.5 milyon kardeşimizin katledilmesine, ırzına geçilmesine seyirci kalmazdı Erbakan… Bırakın 1.5 milyon insanı 1 kişinin bile zulme uğrayacağını bilse, sözde müttefik ülkelere hava, deniz limanlarını diledikleri gibi kullanmalarına imkan sağlayıp, mazlumların üzerine bomba yüklü uçaklarla 100 binlerce sorti yapılmasına izin vermezdi. Ne pahasına olursa olsun!..

Ama ne yazık ki İslam coğrafyasındaki Müslüman kardeşlerimizde narkozlanmış, iyi ile kötüyü, zararlı ile faydalıyı ayırt edemeyecek bir hale getirilip, sindirilmişler. Maalesef şuan zalim yönetimlere karşı başlatılan isyan hareketlerinin sürdüğü Müslüman devletlerde bir AKP modeli sevdası var ki sormayın gitsin!.. Bu AKP modelini ayrı bir makalede ele almaya çalışacağım, yalnız bir cümleyle de olsa ifade etmek gerekirse;

“Kerbela vakası gibi, Sözde ve söylevlerde Hüseyni, Özde ve eylemlerde Yezidi” bir şekle büründürülmek istenen bir model mi acaba. Hemen konumuza dönüyoruz.

Küçücük menfaatler karşısında eğilen tiplerin ve lider diye adlandırılanların olduğu dünyamızda önüne sunulan türlü teklifler karşısında dimdik duran, adam gibi adam; “Savunan Adamdı Erbakan”.

Doğru, dosdoğru, bilerek ve tanıyarak, muhabbetle her daim sevilecek olan adam, Erbakan…

Yalancı ve sahte liderlerle dolu günümüzde insanoğlu şaşırmayacak; şeytanın düşürmek istediği, itelediği boşluğa düşmeyecek. Gözlerini ve kalplerini mühürlemek isteyen medyanın ve şer odaklarının tuzaklarına düşmemek için çabalayacak.

Milletimizin; Hakkı ve hakikati dillendiren, hakkın hakim olması, zalimin ve batılın yok olması için çaba sarf eden lider ile; zalimlerin ve batılın çıkarlarına hizmet eden ve milletinin geleceğine mayın döşeyen lider kılıklıları ayırt edebilecek ferasete o kadar çok ihtiyacı var ki bu günlerde… İnşallah bu millet gerçek anlamda gözlerini açacak. Tavizcilere ve faizcilere bu sefer geçit vermeyecek.

Yunus Emre misali, dergahtan içeri eğri odun bile sokmayacak. Biliyorsunuz Yunus Emre, hocası Taptuk Emrenin dergahına yakacak odun toplayıp getirmişti. Taptuk Emre gelen odunlara bakıp Yunus’a, “Evladım getirdiğin odunlar yanıp kül olacağı halde hepsini düzgün odunlardan seçmişsin. Ne lüzum vardı der”. Yunus Emre şöyle cevap verir, “Efendim bu dergahın kapısından eğri odun bile girmemeli”.

Kuran’da Rabbimiz, “Gözler kör olmaz, sinelerdeki kalpler kör olur” diyor. Allah’ım bizleri bakar körlerden, görüp de anlamayanlardan eyleme… Tavize yol vermeyen Yunusların ve Savunan Adamların yolunda eyle…

Yazıma son verirken ve de Yunus’u anmışken, Yunus Emre’nin bir dörtlüğü ile bitirelim. Kalın sağlıcakla, kıymetli okurlarım.

“ Niceleri geldi, neler istediler,

Bırakıp dünyayı sonra gittiler.

Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?

İnan o gidenlerde hep senin gibiydiler.”

Güncelleme Tarihi: 31 Mayıs 2011, 10:28
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner17