Biyografim.

                   


 

  25.2.1959 Tarihinde Ankara’da doğdum. İlk ve orta tahsilimi  Ankara’da yüksek okulu Tekirdağ’da bitirdim. 1977 yılında İstanbul İller Bankasın da memur olarak göreve başladım 1999 seçimleri sonrası MHP tarafından atanarak Personel ve İdari işler  şube müdürü oldum. İki yıl atanan müdür olmadığından Muhasebe müdürlüğü’nü de birlikte yürüttüm. Müdür olmadan 1999 yılı yazında Tuzlada bulunan bin kişilik yazlık kampın yöneticiliğini yaptım 1999 ağustos depremi sonrası kamp kapatılınca, kampa gönderilen depremzedeler ile ilgilendim. 2003 yılında yapılan seçimler sonrası iktidar değiştiğinden 2003 Mart ayında emekli oldum.

   2003 yılında o zamanki ilçe Başkanı Mukadder bey in isteği ile MHP Kartal İlçe Teşkilatında yönetici olarak göreve başladım ki başlayış o başlayış. O tarihten beri yönetim kurulu üyeliği, İlçe sekreterliği görevinde bulunurken, 2007’de İlçe Başkanımızın talimatı ile, 1979 yılımda öldürülen İlçe başkanımız Erdoğan Hançerlioğlu’nun çıkardığı Hürsöz gazetesini çıkarmaya başladım. yani imtiyaz sahibi oldum. Bu vesile ile de gazetecilikle tanıştım. Bu işten hem hoşlanmış olmamdan hem de demek ki içimde varmış ki, köşe yazıları yazmaya başladım. Yazılarım İlçem gazetesi, Kartal Haber Gazetesi. Bağımsız Avrasya, Sonhaber, Kent 34 gazetesi ve MHP İstanbul İl Teşkilatı da dahil olmak üzere internet gazetelerin de yayınlandı. Yazılarımdan iki tanesinin karşılığını aldım. Biri Neyzen Tefik ile ilgiliydi, Kartal’a heykeli dikildi. İkincisi Yirmi bin Yahudi’nin ikinci dünya savaşında kurtarılışı ile ilgili idi bu konunun film yapılmasını önermiştim. Yapıldı ve bu sene Cannes film festivalinde “Türk Pasaportu” adı ile yarıştı. Hala da yazmaya devam ediyorum. Şu an Propaganda ve Basın Komisyonu Başkanı olarak Hem Kartal İlçe Teşkilatı’nın hem de Kartal Ülkü Ocakları’nın faaliyetlerini yerel basına yansıtıyorum.

  MHP Kartal İlçe Teşkilatı’nın en eski elemanı olmasam da 1993 yılından beri altı ilçe başkanı ile hiç ara vermeden çalıştığım için  Kartal İlçesinde kesintisiz en uzun görev yapan kişiyim. Tabi bu da bana onur veriyor.

 Gençliğimden beri spor yapmayı severim. 1975 yılında 100 metre gençler koşusunda Türkiye dördüncülüğüm, bayrak koşusunda da altın madalyam var. Türküye’nin İlk yeminli Futbol Hakemlerindenim. 1979-80 yıllarında hepinizin tanıdığı Ahmet Çakar ile birlikte yemin ederek Hakemliğe başladım. 1986 yılımda klasman hakemi olacakken özel sebeplerden hakemliği bıraktım. Kısa bir sürede Voleybol hakemliği yaptım. Havacılığı çok sevdiğimden hep pilot olmak isterdim fakat Hava lisesine girecekken orta sonda sınıfı direk geçmeme rağmen bizim zamanımızda uygulanan bitirme imtihanlarında bir dersten ikmale kalınca bu hayalim suya düştü. Bende bu zevkimi İzmir fuarında bulunan Paraşüt kulesi atlayışları ile gidermeye çalıştım.

  Spor ve Müzik çok önemli aktivitelerdir. Gençleri başka kötülüklerden korur. Oğlumda bugün müzikte her türlü aleti çalabildiği gibi vucut geliştirme sporu ile uğraşmaktadır. Ailelerin çocuklarını yetenekleri oranında bu tür faaliyetlere yönlendirmelerini öneririm.

 Dedem Osmanlı subayıdır ve bana bugün onurla taşıdığım İstiklal Madalyasını miras bırakmıştır. Bu sebepledir ki Milliyetçi bir görüşle büyüdüm. Ama esas Milliyetçi ve Ülkücü görüşe sahip olmam 1973 yılında Orta sonda okurken oldu. Tarih dersinde Çanakkale savaşını ve savunmasını inceliyorduk. Hoca konuyu anlatırken yan sıramda oturan aşırı sol görüşe sahip bir kız, hocanın duyamayacağı ama bizlerin duyabileceği bir şekilde Çanakkale savunması da neymiş ben şanlı savunma deyince Sovyetlerin Leningrat ve Stalingrat savunmalarına şanlı derim deyince bir Türk kızından duyduklarıma inanamadım. Bu olay Milliyetçi görüşümün iyice pekişmesine yol açtı.

  Bana göre, Kafatascılık seviyesine ulaşmadığı sürece hiçbir devlet Milliyeçi görüşe sahip olmadan varlığını sürdüremez. Milliyetçilik insan yaşamının her evresinde vardır. Hatta en küçük milliyetçi görüş Aile yapısıdır. Bende Türk Milliyetçisi olmakla övünüyorum. Türkiye Devletini seven ve Türk Olmakla övünen MHP li veya Milliyetçilere hemen faşist damgası vuranlar. Otuz küsur yıldır Türkiye’yi kan gölüne çevirerek Kürt Milliyetçiliği yapan Terör örgütü yanlılalarına niye faşist demezler anlamış değilim. Milliyetçi hareket partisi hiçbir zaman ne Musoloni ne de Hitlerin görüşlerini savunmuş veya ilçe binalarında ve mitinglerde onlarla ilgili bir resim veya pankart bulundurmamışlardır.

      12 Eylül sürecinde yaşananlar binlerce gencimizin yaşamına ve yaşantısına son vermiştir. Bu yanlışın artık bir oyun olduğu tüm kesimlerce kabul edilmektedir. Allah bir daha gençlerimizin birbirini kırdığı olaylar yaşatmasın.

   Şu anda gençlerimize, müdürken de memurlarıma söylerdim. Kul hakkından kaçının Özelliklede Devlete karşı Kul hakkı İşlemeyin. Fakat toplumumuz öyle bir süreçten geçiyor ki, tüm örf ve ananevilerimizi kaybettik. İnsanlar devlete kazık atmayı sömürmeyi bir hak görür oldular. Son zamanlarda yaşananları, yeni yeni zenginleri hepimiz görüyoruz. Bir yandan sizden benden daha çok İslam dan bahsederken bir yandan devleti sömürüyorlar.

 Düşünün. Bir insana karşı kul hakkı işleseniz ve 5-10 yıl sonra yanlış yaptığınızı anlayıp pişman olunca, o kişiyi eğer ölmemişse bularak gerekirse ayağının altını öperek helallik alma şansınız var. Ya devlete karşı İşlediğiniz haklarda pişman olduğunuzda kimden helallik alacaksınız. Şu an yaşayan 70 milyondan mı, Ölmüşlerden mi doğacaklardan mı.

 12 Haziran seçimleri sonucu AKP yüzde elli ortalama ile iktidara geldi. Halkımızın seçimine saygı duysam da, önümüzdeki dört yıl da büyük sıkıntılar yaşayacağımıza, özellikle de Anayasa’nın değiştirilemez dört maddesine dokunulursa ve belediyelere özerklik gibi kanunlar çıkarsa, Türkiye’nin tehlikeli bir sürece gireceğine inanıyorum. Düşünebiliyormusunuz? Bugün terorist cenazelerine katılıp, bunlar bizim şehitlerimiz diyen belediye başkanlarının özerk güce sahip olduğunu, polisin askerin o belediye başkanı’na bağlı olduğunu.. Yaşayacağız ve göreceğiz.

Gençlere önerim, her türlü kitabı okumaları, fikirlerini yazıya dökmeleri, düşünceleri bazen hatalı bile olsa, bu hataların kendi kafalarından üretilen hatalardan olması, yani başka fikirlere körü körüne bağlı olmamaları.. Spor ve müzik’e yönelmeleri, en önemlisi de artık kaybetmeye başladığımız gelenek ve göreneklerden kopmamaları, Atatürk’ün bize emanet bıraktığı bu ülke parçalanırsa Türk milleti’nin gidebileceği başka bir toprak olmadığını hiçbir zaman unutmamaları gerektiği..

 

 

 

 

                                                                                                          

                                                                                                                                                                                          

                                                                                                                                                                       

                                                                                                                                                           

 

 

YORUM EKLE
YORUMLAR
efe kurt
efe kurt - 11 yıl Önce

koca bi̇r çınarın onurlu yasami i̇yi̇ ki̇ varsi̇ni̇z n.türkuzel

KÜRT TÜRK KARDEŞTİR
KÜRT TÜRK KARDEŞTİR - 10 yıl Önce

allah yar ve yardımcınız olsun sizin gibi insanların sayısını ve niteliklerini artırsın. adiyamandan dua ve saygilarimla

banner17