Besmeleli eğitim ve öğretim

Boğaziçi Üniversitesinde dine ve dînî değerlere saldırmak şeklinde cereyan eden olaylara yönelik kısa bir değerlendirme:
*
Bu meselenin özünde hiç şüpesiz "besmelesiz okumak" yatar. Cenabı Hak Hz.Peygamber'e gönderdiği Kur'an'ın ilk ayetlerinde "Yaratan Rabbinin adıyla OKU" diye emir buyurur. Bazı kesim insanlar ise bu işin sadece "OKU" emrine uyarlar. Lakin Hakk'ı bilmeden kuru kuruya sadece, ama sadece okurlar. Allah'ın adıyla başlamazlar, Allah'ı bilmezler. Hatta bu zihniyette bazı insanlar dini alaya alırlar ve dalaletle Allah'ın emir ve yasaklarına baş kaldırırlar. Böyle kimseler okur ama, bir türlü Hak ve hakikati idrak edemezler.
*
Böyle oluncada esere bakarlar, ama müessiri idrak edemezler. Neticede yağan yağmuru doğa olayına bağlarlar. Yağan yağmurun Allah'ın rahmetinin bir tecellisi olduğunu göremezler. Halbuki yüce Mevlâ, kainata bakmamızı ve mukemmel düzeni idrak ile kendi varlığını, azamet ve kudretini idrak etmemizi ister. İşte bu gibileri işaretle Rabbimiz: "Onların gözleri vardır görmezler..." (Araf, 179) buyurmaktadır. Bu gibi düşünce ve yaklaşımlar; malesef besmelesiz ve manevi yönden eksik bir eğitimin sonucudur. Aşık Yunus ne güzel demiş bu gibilere:

İlim ilim bilmektir.
İlim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsen
Bu nice okumaktır.
*
Boğaziçi Üniversitesinde "Kabe"ye yönelik meydana gelen bu mel'un olaya işin aslı pekte şaşırmadım. Zira "Darvin Teorisini" okuyarak yetişen bir nesil içinde böyle Hak bilmez, haddini bilmezlerin zuhur etmesi gayet tabiîdir. Allah'ın adı biyoloji kitabında, Allah'ın adı fizik kitabında da... geçmedikçe, herşeyi yoktan var edenin O olduğu fennî derslerde de ögretilmedikçe, islamın özünün "ahlak" olduğu şuuru verilmedikçe netice bu olacaktır. Unutmayalım ki: "Edebi olmayanın ilmi de yoktur." (Hadisi Şerif)
*
Bu işi düzeltmenin en güzel yolu; ilkögretim ve liselerde en kısa zamanda Allah'ı tanıtarak "besmeleli" bir eğitime geçmektir. Doğayı anlatırken; bu doğaya güç ve denge verenin Allah olduğunu, yeryüzüne çekim kanununu koyanın, denize kaldırma gücü verenin O olduğunu göstermek ve belletmektir. Üniversitede bunu başarabilmek "deveye hendek atlatmak" kadar zordur. Unutmayalım ki "Ağaç yaş iken eğilir" öyle değil mi?
*
Büyuk bir filozof olan Farâbî, tıbbın babası kabul edilen İbn Sîna, yüzyıllar öncesinde dünyanın ilk defa haritasını çizen Pirî Reis, sosyolojinin babası olarak görülen İbni Haldun, Astronomi ve matematikte bir deha olan Ali Kuşçu zikrettiğimiz şekilde "besmeleli" ilim ile tahsil görmüş ve herbiri alanında tarihe mal olmuştur.
*
Son yüz yılda bu değerlerle yetişmiş Fuat Sezgin'de bu hususta verilecek en güzel misallerden biridir. 27 dili bilen Fuat Sezgin, islam bilimleri alanında yaptığı çalışmalarla tarihimize ışık tutarak dâr'u bekâya irtihal etmiştir. "Tüm musibetlere karşı sadece Allah'a inanacaksın başka hiçbir şeye degil" diyen Fuat Sezgin bu yaklaşımıyla üniversite gençligimize ve bilim adamlarımıza ne güzel bir örnektir.
*
Bogaziçi, Odtü... gibi üniversiteler, cennet vatanımızın en ileri seviyede, donanımlı üniversitelerindendir. Memleketimizin en zekî çocuklarının okuduğu bu üniversitelerde beş-on kendini bilmez kimse sebebiyle büyük umutlar beslediğimiz bu eğitim yuvalarını yok sayacak ve kaderlerine terkedecek değiliz.
*
Boğaziçi ve tüm üniversiteler bizimdir. Vatandaş olarak bu okullardan beklentimiz; Yeni İbni Sina, Ali Kuşçu ve Fuat Sezginleri yetiştirmeleridir, başka bir şey değil...

YORUM EKLE

banner17