Adalet neydi? Ne oldu?

Kıymetli okurlar, öncelikle yenilenen İBB seçimlerinde çok net bir başarı sağlayan Sn. Ekrem İmamoğlu’na görevinde başarılar temenni ediyorum. Ülkemiz uzun süren bir seçim atmosferini 23 Haziran’da geride bıraktı. Bu sürece ilişkin konuları konuşmaksa daha önceden de belirttiğim gibi çok büyük bir gündem sapmasıdır. Bu yazımda sizlere ilk modern Müslüman tarihçi olan Allame Şibli Numani’nin “Bütün Yönleriyle Hz. Ömer Ve Devlet İdaresi” adlı kitabından dikkatimi çeken ve sizlerle paylaşma gereksinimi duyduğum şu iki bölümden bahsedeceğim. “Memurların Seçiminde İsabet” ve “Tarafsız adalet”. Bu bölümlerden sonra ise yine benzer konularla ilgili tarihimizden örneklerle bu örnekleri yorumlamak istiyorum.

****

Memurların seçiminde günümüzde çokça duyduğumuz liyakat ön plandaydı. İş o iş için yetişmiş, işi en iyi yapacak kişiye verilirdi. Hz. Ömer akrabalarını ise devlet yönetiminden olabildiğince uzakta tutmaya çalışmış yalnız Numan B. Adı vilayet amiri olarak atanmış fakat çok geçmeden kendisine görevden el çektirilmiş. Numan B. Adı’nın görevden el çektirme sebebi kitapta bulunmuyor olsa da diğer görevlileri de sık sık görevden alan veya başka yerlere atayan Hz. Ömer idarecilerin güçlenmesinden endişe duyuyor ve devletin aleyhine olacağına kanaat getiriyordu. Bölgelerinde güçlenen idareciler merkezi otoriteyi tanımıyordu.

****

Adaletiyle de nam salmış olan İslam halifesi adaleti tesis ederken dost düşman ayrımı yapmaz, ceza uygulanacak kişinin statüsü ne olursa olsun cezadan cayılmaz ve ceza uygulanırdı. Hz. Ömer’in oğlu Ebu Şahme şarap içtiğinde Hz. Ömer ceza gereğince onu seksen kamçı darbesiyle ve kendi eliyle cezalandırmış bir müddet sonra ise Ebu Şahme utanç ve acıdan ölmüştür.

****

Kendi Türk tarihimize baktığımızda ise adaletin tesisine, uygulanmasına ve toplumdaki saygınlığına en büyük örnek mimar ile Fatih Sultan Mehmet hadisesidir. Hadise ise kısaca şu şekildedir Bir anlık öfkeyle mimarın elini kesen Fatih Sultan Mehmet’i, mimar kadıya şikayet eder. Kadı huzurunda mahkeme kurulur. Statüleri çok farklı olmasına rağmen ikisi de adaletin(kadı) önünde ayaktadır. Mimar şikâyetini açıklar, Fatih Sultan Mehmet ise savunmasını yapar. Bunun üzerine karar ise Fatih Sultan Mehmet’in haksız olduğuna yöneliktir, kısas olarak Fatih Sultan Mehmet’in elinin kesilmesi istenir. Bunun üzerine mimar Fatih’in elinin kesilmesini istemez ve Fatih mimara ceza olarak tazminat ödemeye ve bir ev yaptırmaya mahkûm olur.

****

Hem İslam hem de Türk tarihine baktığımızda adaletin yeri ve önemi çok büyük. Öyle ki, valileri, Padişahları, yani günümüz devlet başkanlarını dahi huzuruna getirip yargılayabilen bir adalet. Peki, şimdi böyle mi? Ne yazık ki böyle değil adalet aksar hale gelmiş durumda. Çoğu idarecimiz çok dindar insanlar. Bakın bunu parti ayırmaksızın söylüyorum. Özellikle belediye başkanları, Allah’ın akrabaya yardım etmek ile ilgili ayetini yaşamak için birbirleriyle yarışıyorlar. Kimse de demiyor bu dinde adalet diye bir şey var. Daha bitmedi, biter mi? Biri diğerine hırsız der. Bir diğeri hırsız sensin der. Bir diğeri gelir yalancısın der. Hepsi bir şey söyler, hepsinin hakkında aslı olan veya olmayan bir sürü yolsuzluk haberi vardır. Fakat biri de -Kardeşim senin hakkında bak bunu diyorlar, sen bir gel de anlat şunu bakalım.- demiyor. Kimse -Bu adam bana iftira atıyor. Adalet bundan hesap sorsun.- demiyor. Peki, söylenenler ne olacak? Milletin aklıyla alay mı ediliyor? Bir diğer husus da adalet seçilmişe dokunamaz durumu. Kesinlikle yanlıştır, seçilmiş kim olursa olsun adalet, devlettir. Seçilmiş eğer elindeki imkânları devlet lehine kullanmıyorsa, hatta bu imkânları devlet düşmanlarına aktarıyorsa ve bu önceden biliniyor olmasına rağmen 4.5 ay sonra müdahale ediliyorsa, adalet aksıyor demektir.

Esen kalın. Bir sonra ki yazıda görüşmek dileğiyle …

YORUM EKLE

banner17